Düğüm düğüm ,
Kor karası bu ayrılık.
Üfledikçe kızıl, zamanla bitik.
Toprak üstünde, bir müddet kalıp,
Kalıptan kalıba koyulan biziz.
Ey vademin vedalı kuşları!
Bir mehtabın yüzü gözükür
Kuyu diplerinde
Bir de gün yüzüyle kararan yanı
Anlamış değilim karanlıklar mı aydın
Aydın olanlar mı karanlık bu dünyada
Köşe başlarında hıçkıran bir kadın
Ömrüm asalak zamanın ökçesinde
Bastı basacak toprak yaprak ve dal
İçinde kan et ve kemik ayakta
Vardı varacak şükrün en masum dilekçesiyle
Vur beni pastan kirden aynalar
Elimde ayağımda yaş
Gözünün bir çeperinden
Uslu bir yağmur gibi
Yanaklarında zevceden
Bir katredir ellerim
Yutkunursa şehrimin nadide çiçekleri
Su verenler az olur toprağına
Kumral derili ince dallarıyla
Savrulur pervasızca rüzgara
Bir sonbaharın arzusudur bu
Gelirken dökülür yapraklar
Yağmurlar kuru toprakları öper
Ve gözlerin o yağmurun eşidir
Gözlerin acıyı öperken ıslak
Bir dize şiir okurken yalnızlaşır
Yağmurlar düşerken düşkündür
Göğsümü dağlayan dünyaya
Kabuk bağlarken yoruldum
Çekildim gecenin alnacından
Çekindim insan kucağından
Hüznün düştüğü yerde soluklanır çiçekler
Bitkin dallarıyla izler yeryüzünü
Bir yağmur damlası kurulsa dibine
Dallarından göceklerine kadar tadar yalnızlığı
Bu diyar çim görmemiş bir yaşamla kundaklı
Sarkık öfkesinde yeraltındaki kökler
Kirpiklerimden indi yine bu gece
Adın bir alev gibi dilimi yaktı
Öfkeli bir dalgadan inercesine
Kalbim görmüyor senden bir başkasını
Soğuk akşamları yaşayacak içim
Başarılar, sevgili kardeşim.