Bir zaman âlimden geçilmiyordun
Derman idin türlü derde karasar
Bir zaman paristen seçilmiyordun
Şimdi o günlerin nerde karasar
Şifa vardı peynirinde yağında
ELİN TAŞI YIKMAZ BENİ
Arkamdan gizlice kuyumu kazan
Yapmacıktan adam fırıldak bozan
Bana sinsi sinsi habersiz kızan
Yüzüme samimi candan olmasa
Hasretin fırtına boran biçimi
Savurup döküyor rüzgârlarıyla
Hasretin cehennem dağlar içimi
Kavurup yakıyor rüzgârlarıyla
Hiç mi kurtulamam hasret elinden
Tüketti ömrümü hep azar azar
Yıllar şu halimden hiç anlamadı
Kime dost dedimse kuyumu kazar
Kullar şu halimden hiç anlamadı
Sonbahar kış yaz gittim de bitmedi
Çok uysallar ağam gör marabanı
Gözünün üstünde kaş diyen mi var
Ağam yolun düzdür sür arabanı
Tekerin önünde taş diyen mi var
Bu alemde var mı zalim üstüne
Konuşsana dediler hiç yok mu diyeceğin
Sevdiğini el almış bumuydu duyacağın
Dedim bacım olacak adını koyacağım
Gitsinde mutlu olsun başımda tacım dedim
Her şeyde bir hayır var neyleyim Allah kerim
Ya rab günahkârım sana yüzüm yok
Senden gayrı asla bana çözüm yok
Benim savunacak lafım sözüm yok
Senden umudumu kesemem ya rab
Yanmadan bedenin bacağı kolu
Gövdesi oyulmuş kabak gibiydin
Şimdi ne haldesin yoncalı dere
Sanki altın tepsi tabak gibiydin
Şimdi ne haldesin yoncalı dere
Altında akardı buz gibi suyun
Ana gibi yar mi olur baba gibi diyar mı?
İnsan olan ağlatıp analara kıyar mı?
Anadan başka kimse feryadını duyarmı
Senin için bağrına taş bağlayan anadır
Seni bin bir ızdırap cefalarla doğuran
Diyorsun durma gel gönlüm kahırda
Sanma çaresini aramıyorum
Bekleme gelemem ben bu baharda
Hasret zincirimi kıramıyorum
Hasretim dalında meyve yetirdi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!