Günümüz modern hayat anlayışına göre, kadının özgürce yaşama hakkı vardır. Bu hak ona doğuştan verilmiştir; hiçbir erkek, aile ya da toplum bu hakkı elinden alamaz. Kadın ister çalışır, ister her gece gezer; ister dünyayı dolaşır, ister kendi sessiz köşesine çekilir. Kendi bedeni, düşünceleri ve yaşamı üzerinde söz hakkı yalnızca kendisine aittir.
Bazı modern çevrelerde, kadının bedenini ve benliğini istediği kadar erkekle paylaşmasının onu “kötü” bir kadın yapmayacağı savunulur. Farklı erkeklerle yeni deneyimler yaşamak, kimilerine göre kadının en doğal hakkıdır. İsterse her gece bara, meyhaneye gider; gecelerini ışıltılı masalarda, kalabalıkların içinde geçirir. Bu yaşam biçimi, çağdaş toplumun temel taşlarından biri olarak görülür.
Benim çevremde tanıdığım modern insanlar da genellikle bu düşünceleri dile getirir. Onlara göre özgürlük, sınırsız deneyimlerle iç içe geçer; bireyin tercihleri hiçbir toplumsal kalıba sıkıştırılamaz. Bu bakış açısı, bazıları için bir yaşam felsefesi, bazıları içinse derin bir yabancılaşmanın göstergesidir.
SEÇİMLER VE YOLLAR
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta