parmaklarımda karadut lekesisin
durgun denizlerime yağmur
her seste seni buluyorum
sesini bulamıyorum
beni unut
her gece ve her sabah beni hatırla
saat beş buçuk
bir adam hızlı hızlı baston vuruyor
iki kuş hareretli gölgelerini kafama düşürdü
sanki sevişiyorlar
bir bakışta ikimizi hatırladım
baykuşların sesi
beni yokluğunla eritiyorsun
oysa inan ki
ellerim ellerinin içinde olmalı
gözlerim gözlerinde
sesin içime doğru akmalı
parmakların tenimde
paralı bir asker gibi
gecede bir casus gibi
karanlıkta sadece ikimizken beni görememen gibi
seni bulmam gerek
seni bırakmamam gerek
beni istemesen de
banyonun ıslak ve sert zemininde
vücudunun çıkıntıları acırken
düşünürsün
önceden ne pürüzsüzdü tenin
şimdi ise tortulaşmış bir ağaca benzer
dudaklarının dudaklarıma değdiği akşamın yağmuru bu soluk yağmura üvey
aynı gökten değiller
bu yüzden
bugün ikimiz de göğe bakmıyoruz
kalbinin atışlarının tenindeki dansını görmek
bana görme yetisinin verilme sebebidir
bir elmas unutamaz karalığını
ben de alnıma yazılmış kurallar gibi
yıllar geçse de unutamayacağım
yara izlerimin yerlerini
koşardım o meşhur akan sele dur diyebilmek için
bilmezdim kanayan yaralarına beni bastırdığını
yasalarca onanan kuş tüyü gibidir senin acımasızlığın
ben yağmuru bekleyen kara bulutlar arkasında sönük bir güneş
sadece seni izler dururum, hükmüm geçmez
seninle uyumak
seninle uyanmak
puslu bir sessizlikte, renksiz tavanımda seni dinlerim
ne dediğini fark etmemek isterim
itirafların
acı acı kokan itirafların
her biri benden bir şey götürür
yalan söyleme bana
yağar gözlerimden ılık yağmur
hayatın aldığı canların kanını temizler
senin aldığın canların kanını temizler
küçücük huzurumuz kum saati misali hemen biter
özlüyorum
dikişlerimi söküyor artık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!