Miraç Şiiri - İbrahim Yasar

MİRAÇ

Miraç bahsi, diğer dini konularda olduğu gibi dört dörtlük fiziki açıklamaları yapılabilecek bir konu olmayıp Kur’anla ve sünnetle izahı ve ispatı mümkün olan imani bir konudur. Günümüzde bazı bilim adamları bu konuyu biraz daha akla yaklaştıracak misaller vererek açıklamağa çalışmıştır. Böylece eskiye göre günümüz insanı mevzuyu daha iyi anlayabilme şansına sahip olmuştur diyebiliriz. Asıl önemli olan Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhamded’e ve onun ebedi mesajına inananların bu konuyu biraza daha derinlemesine anlaması ve bu geceyi daha feyiz ve bereketli geçirebilmesidir.
Bu gecede peygamberler tarihinin ve insanlık tarihinin en önemli, ilk ve son hadisesi yaşanmıştır. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) hiçbir peygambere nasip olmayan büyük bir mucize ile şereflendirilmiştir. Cebrail (a.s) refakatıyla Mekke’den Kudus’e oradan yedi kat semalara çıkıp, hiçbir peygamberin ve meleğin geçemediği Sidretülmünteha diye adlandırılan sınırı da yalnız geçerek huzuru ilahiye çıkmıştır.
Bu buluşmanın sayısız hikmetleri ve manaları vardır; biz bunların hepsini bilemesek de bilebileceğimiz çok önemli, doyurucu cihetleri mevcuttur. Her şeyden önce sevgili peygamberimiz ümmetinin hidayetini, saadetini, selametini iki cihanda mutluluğunu ve huzurunu dilemiş; geçmiş peygamberlerin bazı kavimlerinde olduğu gibi toptan sapıtıp helak olmamalarını istemiştir. Nitekim de onun ümmeti külliyen sapıtıp da yoldan çıkıp mahvolmamıştır. İmanla son nefesini verenlere cennet müjdesini, yapıldığında sayısız hikmetleri olan namaz hediyesini getirmiştir.
Zihinlerde şöyle bir soru oluşursa: “Şu büyük mucize niçin Hazreti Muhammed (s.a) nasip olmuştur? ” Bu sorunun cevabı da hakkıyla verilirse işin azameti ve ihtişamı daha iyi görülür sanırım. Kısaca şöylece özetleyecek olursak: O zat (a.s) ahir zaman peygamberi olarak şu kainatın çekirdeğidir, alemler O’nun nurundan yaratılmış, hem O kainatın en ahir ve münevver, en mükemmel meyvesidir, özün özü, züptei alemdir. En başta, O’nun bu kemalini Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’an tasdik ediyor ve haber veriyor. Yüce Rabbimiz Onu Kur’an’da methederken “habibim” diyerek övüyor ve bu büyük mucizeye layık olduğunun işaretlerini veriyor. Yine O’nun en yüksek ahlaka sahip olması, doğum gecesinde putların yere serilip düşmesi, bir orduya parmağından gelen suyu içirmesi, camide büyük bir cemaat önünde minberin naklinden dolayı kuru bir direğin inleyerek ağlaması gibi bine ulaşmış büyük mucizeleriyle taçlandırılıp şereflendirilmesi O’nun böyle ulvi bir mülakata ve liyakata layık olduğunun ispatı ve delili ortaya konmuştur.
Bu Miraç mucizesiyle Sevgili peygamberimiz bizlere; imanın esasını, hakikatini, cenneti, cehennemi, gözle görüp bize yaşadıklarını bir hediye olarak sunmuş olup oraya gidip gelen hiç olmuş mu sorusuna hacet bırakmamıştır. Yine bu mucize ile insanın kainatın kıymettar bir meyvesi olduğu Canabı Hakkın nazdar bir sevgilisi olduğu Miraç ile anlaşılmış ve bu güzelliği cin ve inse hediye olarak sunmuştur. Bu konuda kaynaklarımızdan daha yüzlerce binlerce hikmetler ibretler çıkarabiliriz.
Canabı Hak bizleri ve tüm inananları bu gecenin feyzine ve bereketine mazhar etsin. Başta İslam alemine, ülkemize milletimize ve tüm insanlığa barış huzur, bolluk, bereket ve kardeşlikler getirmesini niyaz ediyorum. Bu mutala okuyup yorumlayan arkadaşlara sonsuz teşekkürlerimi arz ediyorum.

İbrahim YAŞAR
28.06.2011
Yıldırım/BURSA