Su doldurayım, getir destine
Bilmem zalim feleğin, kastı ne
Kışın yağan, karların üstüne
İnan ki yazdım, adını senin
Adını yazdım, dağda ki kara
Çile çekerek alıştım, her tür cefaya
Yanlışı yapınca, sonra vurdum kafaya
Bir günde muhtaç olursun, ahdi vefaya
Yol bilmeyene, adres sorulur mu ey dost
Senelerce hep böyle, cefayı yaşarken
Ver paylaşayım, kalpteki acından
Hala saklarım, bir tutam saçından
Kurtulamasan, yine o suçundan
İnan ki bir tanem, affetmem seni
Unutmaksa, unutulmaz o diller
Bir gün gelir, soru sorup dururlar
Sana sormaz, bir karara varırlar
Alır seni, bir kenarda vururlar
İhanete bir ad, konulmaz ise
Milletine, ateş açan olursun
El koyulmadan, evine barkına
Takılma, düzenbazların çarkına
Gözün aç artık, var bunun farkına
Bil ki arkasında, hükümet vardır
İçten dıştan gelen, bütün taşların
Geceler uzun, gelmez sabahı
Uzaktan geçti, dostun kervanı
Felek vermiyor, bana âmânı
Dert dert üstüne, acımı acı
Durmuş köşede, garibim ağlar
Kirpiğinin üstünde, sürmeli kaş
Sel olup akıyor, gözündeki yaş
Şu garip halime, acı arkadaş
Kanayan yaramı, deşme ne olur
Bu yalan dünyada, bahtı karayım
Seninle birlik de sözümüz vardı
Elimden tutacak, yine o yardı
Kalbimde açtığı yarayı sardı
Acı çekmek niye, severim seni
Bendeki bu derdi, satamıyorum
Seni sevecek, bir kalbim vardı
O yürüyüşün, aklımı aldı
Dertleri Mevla, hep bana verdi
Bir resmin kaldı, acı hatıra
Yanımda ol, sensiz ben neyleyim
Dertlerle doluyum, çıkmaz içimde
Tek siyah kalmadı, beyaz saçımda
Dünyadan giderken, ahret göçünde
Köprüleri yaktım, gidemem artık
Kanasın bu kalbim, yarayla dolsun




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!