Ben, uzak bir aşkın eşkıyasıyım, yüreğimde puşt zemheri, günlüğümde anılar
Okşadıkça bir kadının sevdalı gönlünü, yorgun gövdemden içeri özlem dolar
Yangınlarla harlanan bir muştudur aşk, geri getirmez günleri yitirilmiş anlar
Hayat hüzünlü avuçlarımızdaki sığınaktır, günü gelince aşk gemileri de yakar
Hangi ucundan tutarsak aşk kokar ellerimiz ve hangi pencereden bakarsak Eylül bakar mevsimlerimiz İç çekişlerimiz, vakitsiz yitirdiklerimiz, yolunu beklediklerimiz, yaşanmamış sevinçlerimiz ve asla gelmeyenlerimiz Hangi umut yakarısına düş olmaz ki düşünüşlerimiz ve hangi paslı bıçaklarla doğranmaz ki vakti gelince sevdalı yüreklerimiz!
Tanıdık bir yüzdür yine de Eylül, o ahraz duruşmaların kıyım tabakalarında bir gözyaşı kristalidir, tırnaklarımızla konuştuğumuz duvarlara seslendiğimiz... Yokluklar, zorluklar, tokluklar ve ruhumuzdaki o devasa yolculuklar. Hepimiz bir öykünün içinde, bizler ki, ömürsüz düşlerin yorgun havarileriyiz.
söhbet baharından söz baharından
deyirem vetenin birce qış günü
yaxşıdır qürbetin yüz baharından.