Dokunmak, duymak, görmek midir sevmek
Sadece güzeli mi sever insan!
Göz görmezse gönül katlanır mı dersiniz
Görmese de sevebilir insan...
Bırak meyhaneci masayı
Olduğu gibi kalsın
Koy bir hüzzam
Gidenlerin ardından çalsın
Bırak söndürme mumları
Ağzınla kuş tutsan yaranamazsın
Yaranamazsın kimseye bu memlekette
Bir kuş tutsan ikincisini sorarlar adama
Bir zamanlar bir işi iyi bilmek ve yapmak yetiyordu
Şu antoloji derya-deniz
İçinde bizler bir zerreyiz
Kimimize tutunduğumuz dal oldu
Kimimize yeni dostlukların kurulmasına vesile
Paylaşmak hazzını doruğunda yaşadığımız
Gittiğin yerde kal,
Kabuk bağlamaz bu yara!
Hepimizden izler taşır…
An gelir öteki olurum
Soğur yürek ateşi
Onurlu bir hayat zordur kazanmak
Nasırlar avcunda bir hünerdir yaşamak
Şuurla hayata tadı kazımak
Elleri avcunda bir hünerdir yaşamak
Çıkılmayan zirveler başı dumanlı dağlar
Yine akşam, yine karanlık, batarken güneş
Grubun rengini solduruyordu kara hüzün
Hasretti geceyi yangın yerine çeviren
Yürekti gitmeyle gelme arasında devinen
Önce gece, sonra yorganla başladı kavgam
Bu akşam sofrada
Balık ve rakı vardı.
Sevinçli ve mutluydum
Sana kavuşmuş kadar.
Balık ve rakı
O, yalnız bizim dediğin yerde
Şimdi ben
Yalnız dolaşıyorum
İçimde acı burukluklarla.
Burkulan, acı çeken yalnız ben değilim,
Gecemin, yorulmuş açlıklarımda
Umutlarımı yüklediğim rüzgar bitkin
Geçemiyor yalayıp denizleri, düşüyor
Meltemlere siniyor yosun kokuları
Güneşle yıkanıyor; geceden kalan matem
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!