mevsimi bilmem
mevsimi bilmem soğuk işlemiş canlara,
bir yemek var pişer kendince kara ocakta
nice açlar saf saf oturup bekler başında
nice açlar taşır gönlünü atar tek tek od’a
göktür şu minare;
olağanca ululuğuyla mahallenin tam ortasında.
o gök minare ki;
sahipsiz bakışların içine hapsolmuş uyumakta.
sır tutan minare;
sırra kadem basıyor, sessizce devrilirken sol tarafına.
seneler eski bir pardesü gardırobunda.
acı tatlı, güzel çirkin ne varsa kumaşında.
çıkarırsan çekersin zamanı bir solukta.
boşuna bakma, ömürler yemiş giyemezsin.
sen ki küçücük bir filizdin toprağında.
Bir toprağa "Nur" indi.
"Nurdan" filiz yeşerdi.
Filiz büyüdü serpildi.
Mis kokulu çiçekler verdi.
bak yıkılmış bir gönül evi,
sende tut bir ucundan haydi.
örmek gerek sabırla duvarını
karmak gerek sevgiyle çamurunu
Gökte dolunay,
gecenin loş ışığıyla birlikte
çiziyorum umutları
bir beyaz kağıda.
Saatin dokuz buçuğu,
sevda gurbetinde sevgiye hasret.
nereden geldi ah kör olası nefret.
kalbini bozma dayan hele sabret.
sevgi ekilir, sevda yeşertilir elbet.
dünya hancı, gelen hep yolcu kalır.
su
su!
öncesi dingin, öncesi durgun...
yatak!
yol açar ilkin, yol açar uzun...
ne su durulur deniz olanda
ne denizi vurur bu kıyıya.
ne ilk, ne de son görünen
bir gözüm denizde;
bir gözüm kıyıda;
bendeniz bir gemi
Bir ademin sulbundan kalan yolcu,
Bir ananın rahminden gelen yolcu.
Gelince dünyaya haddin bildin mi?
Kalınca dünyaya ceddin bildin mi?
Kim güçlüdür, kim aciz, kim adil?



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!