Merve Safa. Kara dağlar, ak dağlar.
Tanrı’nın dağları ve kutsal toprak.
Boynu bükük çocuk yürekler dağlar.
Başında kavak yeli, yüzde duvak.
Merve Safa. Kara dağlar, ak dağlar.
Bastığın topraklar kana bulanır.
Bakir bedende izler göz cilası;
Kenan’da Merve, Yusuf dolanır.
Sen kadim dost, sen asrın belası.
Bastığın topraklar kana bulanır.
Yaklaşması kolay, uzaklaşmak zor.
Yakıp, kavuran, kül eden güzelim.
Eski aşkı, yeni aşklar kovuyor.
Her cevrine razıyım, gel gezelim.
Yaklaşması kolay, uzaklaşmak zor.
Ah Sarı Gelin! Bir kez dile gel.
Hilal kaşın, gök gözünü seveyim.
Hoş süprize gebe olsan bile gel.
Git, yetim gibi elimi geveyim.
Ah Sarı Gelin! Bir kez dile gel.
Sen tapılacak kadın, kalbini aç.
Tanrı’dan diledim seni, kapıma gel.
Bir ferman yaz, olsun derdime ilaç.
Yüzünü bir kez görmek ömre bedel.
Sen tapılacak kadın, kalbini aç.
Bir gün yelkenleri ederken fora,
Mintan içinde gördüm ıslak tenin;
Yaktı, kül eyledi, döndüm bir kora;
Ak göğsün üstündeki siyah benin.
Bir gün yelkenleri ederken fora.
Kralı’ın Kanunu, geçerli Kanun bil!
Gök Tanrı, seni gökten indirecek.
Tarihe bak, göreceksin asırlar kefil.
“Dikkat et! Babana sor, bildirecek...”
Kralı’ın Kanunu, geçerli Kanun bil!
Coşkun akan selsin, coşkulu kadın.
Adında saklıdır bütün sırlar.
Merve, Mina, Safa; nedir öz adın?
Yüzünü görenler melek sanırlar.
Coşkun akan selsin, coşkulu kadın.
Merve! Demir Yürek! Ah Sarı Gelin.
Saçın dalga dalga, tutam tutam,
Dünyaya değişmem bir tek telin.
Yat, uzan dizime, dizimde uyutam.
Merve! Demir Yürek! Ah Sarı Gelin.
Hey! Hâlâ şartlar hazır etmedi mi?
Yıllar yılı, Ah! bu kör olası inat,
Otuzüç bahar geçti, yetmedi mi?
Sorarım, neye yarar renksiz hayat?
Hey! Hâlâ şartlar hazır etmedi mi?
Artık yeter, kabul et ve sen sen ol.
Geçici hoşlanmanın oynadığı her oyun”,
Aldatır, bulur kalbe giden bir yol.
İnat bir erdem, ama öze eğer boyun.
Artık yeter, kabul et ve sen sen ol.
Güzel tabibim! söylentiye bakma!
Ellerin parmakları birer neşter.
Kalbime batır, beni yak, canı yakma.
Demir Yürek! İyi ki varsın, yeter!
Güzel tabibim söylentiye bakma!
Aşkın bir çığlıktır içimde kopan.
Aşık eziklik duymaz, meşke koşar.
Nerde duysam adını, titrer bu can.
Buna kulak ver, bu beni de aşar
Nerde duysa adını, titrer bu can.
Merve ince bir dal, bir gül kurusu.
Yüzün kalbime bir ay gibi doğar
Meylim bu güzelliğedir doğrusu.
Tanrı mekana sığmaz, kalbe sığar.
Merve ince bir dal, bir gül kurusu.
Daha Meryem gibi bir kez tatmadan,
Bakire teni saran ateşde yan.
Daha benimle konaklarda yatmadan,
Rüyada gördüğün tenimle uyan.
Daha Meryem gibi bir kez tatmadan.
Düşün! Alnını secdeye koy da gel.
Bir çıra gibi tutuşup yanarken,
Utanmadan, ruhunu soy da gel.
Aşkın şarabını içip kanarken,
Düşün! Alnını secdeye koy da gel.
Ya Allah! dedim, sefere başladım;
Yedi kez yürüdüm eteklerine;
Safa ve Mina’da Şeytan taşladım;
Yaban arılar konmadan peteklerine;
Ya Allah! dedim sefere başladım.
Bağdat ilk kez Emin için yakıldı.
Gönül mülküm yağmalandı zindanda.
Gözüm son kez Merve’ye takıldı.
Tuğrul yetişti, kurtardı son anda.
Bağdat ilk kez Emin için yakıldı.
Merve Safa. Kara dağlar, ak dağlar.
Tanrı’nın dağları ve kutsal toprak.
Boynu bükük çocuk yürekler dağlar.
Başında kavak yeli, yüzde duvak.
Merve Safa. Kara dağlar, ak dağlar.
Kayıt Tarihi : 4.4.2003 15:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!