Mehmet Taş Şiirleri - Şair Mehmet Taş

Mehmet Taş

En son güvercini de biraz evvel vurdular
Bütün nehirler şimdi buz kesmekte Almıla
Zamanın akışına prangalar vurdular
Rüzgar her zamankinden sert esmekte Almıla

Sen gittin yüreğimde bir avuç köz bıraktın

Devamını Oku
Mehmet Taş

Düşünüyorum da
Nasıl olurdu bir merminin
Yakan sıcaklığını
Şakağında hissetmek..?
Ölümün katılaştıran seğirmelerinde
Süzülüşünü seyretmek

Devamını Oku
Mehmet Taş

Şu köhnemim dünyaya meyletmezdim amma
Ne çare ki kaderde sana meyletmek varmış
Geçti ömrün baharı, hazan oldu sanırken
Hazan da olsa bile, sana ram olmak varmış.

Sanma ki viranede bülbül ötmez, gül açmaz

Devamını Oku
Mehmet Taş

En bilindik kelimler takılır kalır dudakta
Gece usul usul iner, umutlar kalır şafakta
Yıldızlar hep nefes nefes hasreti solur geceye
Aklı zorlayan sorular döner birer bilmeceye
Yorgan ısırgan otudur, taş kesilir yastık başta
Yitik Leyla diyarında Mecnun kendiyle savaşta

Devamını Oku
Mehmet Taş

Grup vakitlerinde gül kokardı sokaklarınız
Hafiften hafiften eserdi rüzgar
Sen eserdin
Ciğerlerimi patlatırcasına
İçime çekerdim
Damarlarımda gül kokulu sen gezerdin.

Devamını Oku
Mehmet Taş

Taşınmıyor hasretin takvimlere yük oldu
Uykusuz gecelerden sarhoş sabahım kaldı
Eksilirken içimde bir şeyler yavaş yavaş
Dilimde son besteden sadece ahım kaldı
Bedenime yük olan garip ervahım kaldı

Devamını Oku
Mehmet Taş

(Elbistan’dan Kerkük’e)


Odlar düştü can özüme
Kavrulurum dumanım yok
Feryadımı duyurmaya zerre kadar dermanım yok

Devamını Oku
Mehmet Taş

Geceler uzun,geceler sessiz
Geceler bir ince ağrı içimde
Vay be can!
Vay ki vay!
Hasretin koymuyor beni
Iylım ıylım akıyor damarlarımda

Devamını Oku
Mehmet Taş

Gönlüm
Kanadına asılmıştı mavi bir uçurtmanın
Gökyüzü maviydi
Bulutlar mavi
Yağmur yağmurdu mavi gözlerin
Ayaz vurgunu gecelerin

Devamını Oku
Mehmet Taş

Gördün mü gökyüzünün kızıla boyandığını. Suların alev alev yandığını. Bütün köprülerin yıkılıp, bütün gemilerin battığına şahit oldun mu? Bir iç çekiş de çaresizliğine yenik düşen kuşların kanat çırpışlarını, martıların kuruyan denizlere nasıl hasret kaldığını ve gönüllerin deprem sonrası sefaletini hiç gördün mü?
Geceler boyu soğuk duvarların ses vermesini bekledin mi? Pencerenden süzülen ayın solgun ışıltılarında, ağırlaşan göz kapaklarına inat, kabusa dönmemesi içim rüyaların, uykusuzluğa katlandın mı?
Hiç gecenin sessizliğinde kalp atışlarını dinledin mi? Susuzluktan çatlayan dudaklarında, solgun kalmış son tebessümün izi silinmesin diye, yanmaya razı olup da, seyrettin mi berraklığını bir bardak suyun? Islandın mı sağanak yağmurunda hayallerinin.?
Şimdi tut ellerimden. Sonsuzluğuna sevdaların birlikte kanat açalım. Geçit vermez yüceliklerinde dağların çiçekler toplayalım. Bir çoban çeşmesi tefekküründe umut olalım yalnızlığına yolcuların, susuzluklarında bir damla su olalım. Bulutlarda sevda taşıyalım sevdayı bilmeyen yetim kalmış ruhlara. Sağanak olup sevgi sevgi yağalım çöllere ki; vahalar çöller boyu yeşersin.
Sen; açlığında kahrolmuş ruha ekmeksin.
Sen; susuzluğunda can çekişen damarlarda kan.

Devamını Oku