Var ise yılanda kuyruk acısı,
Mutlaka sonunda ayacak gardaş!
Kırk yıl geçse bile geçmez sancısı.
Seninde canına kıyacak gardaş!
Münafık her zaman kullanır dini,
Akıl bazan yaşta, bazan baştadır,
Yalnız gözde değil, hüner kaştadır,
Senin derdin başka, onun başkadır,
Velinimettir onlar, veli nimet...
Kızdırma onları, burası okul,
Adamın biri, bir gün; bahçede otururken,
B.k böceğini görmüş yükünü götürürken!
Düşünmüş kara, kara; aklı, sırrı ermemiş!
Sonra kendi, kendine; içinden şöyle demiş:
Ey Allah’ım! Her şeyi çok güzel yarattın da,
Allah’ım vermişse kula derdini,
Dermanda O’ndadır verir inşaallah.
Tefekkür edipte bilse kadrini,
Derman isteyeni görür inşaallah.
Kalbimiz seninle geçmişler olsun,
Dışarda arama ağı’m(*) içimde,
İt gibi üreyen “yağı”m(*) var benim…
Talan oldu talan bağım içimde,
İçimde türeyen yağım var benim...
Gafilim pervasız nutuk atarken,
Zamanın padişahı tebdili kıyafet yapmış,
Baş veziri alarak, halkı teftişe çıkmış…
Derenin kenarında bir yaşlıyı görmüşler,
Elinde derilerle ne yapıyor demişler…
Utanmadan şehit sayan gafile,
Bozarmayan öze yazıklar olsun...
Tükürsen yüzüne aysan nafile,
Kızarmayan yüze yazıklar olsun...
Kendini on yıllık kasap görüyor,
İlk sözünde son karar,
Verir yeni yetmeler…
Her gün bir devlet kurar,
Bizim yeni yetmeler…(*)
Öbek, öbek bölünür,
Meclisin içinde köpek sürüsü,
Ürüyorlar işte, yoksa kör müsün?
Yurda yaymak için nifak virüsü,
Yürüyorlar işte, yoksa kör müsün?
Kendileri çalar, kendi ağırlar,
Beşikten mezara uzanan yolda,
Engeli, darlığı geçtin mi yolcu?
Hak tecellisiyle bezenen kulda,
İlahi varlığı seçtin mi yolcu?
Hakk’a güvendin mi geçerken yolu,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!