Her şehrin bir güzel kızı vardır
Yıldızlara bakarak saçlarını tarayan
Sinesinde uçuşurken hisleri
Kalbine kanat takan
Ve kınalar yakılan her tel saçına
Türlü makamlardan türküler asan
Ağlattın
Sen ağlattın
Sen kor bastın yüreğime
Ben küstüm gecelere
Küstüm
Gülüşüne
Sen gam perdesini bahtına çekme
Bu derdi yaşayan bilir ey âşık
Sen gam perdesini bahtına çekme
Aşkı yaşamayan ölür ey âşık
Nazlı bir gül ise koparma sakın
Ömrüne iyilik tohumu eken
Kibrinin üstüne ak kefen çeken
Eğer kalbindeyse yaran ve leken
Verdiğin her nefes söz’den değildir
Sevgisiz insanlar nasıl bilsinler
1.
Ey bana cefâyı âşina eden
Kaşların o zülfe vur benim için
Bekledim kapında görmedi diden
Mahşerin önümde sur benim için
M. Mustafa’ya
ah, girse göklerin kapısından içeri
şiirimin tek bir hecesi
ve bu şehrin ulu camisindeki sekiz yüzyıllık minber
yakarışlarımın cansız şahidi şimdi
Kurtuba Camisi’nin yanında
Bir Arap kahvesi
Bu gece dinleyecek bütün dertlerimizi
Demliğimiz simsiyah çaya aşina
Kulaklarımıza çarpıp durdukça müzik
Yüreğimiz gebe yine gözyaşlarına
Kirli savaşın mazlum halkına…
Ben şarkımı Iraklı çocuklara söyleyeceğim
Alnımda çaresizliğimin utancı
Yüreğimde kahr ile dualar yükseliyor göğün katına
Hangi aşk bulur seni
Ve hangi aşka karşılık gelirsin sen
Şimdi tut yüreğini
Sıkıca tut
Kaybolursa gözlerin bu ışık deryasında
Asla göremem seni
Bize bir sabır gerek şimdi
Her zamankinden daha keskin bir sabır
Kanayan yüreğimiz teselliye aşina
Acılarla yeniden sınanıyor canımız
12 Eylül 2015, Lefkoşa



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!