Yitip gitti düşler
külrengi sisler içinde,
Kayboldu güneşin ötesinde
kızıl gülün sureti...
Yürekte saplı
paslı bir hançerdir
Neden daha
hep kürt memed nöbete
iki gözüm kardeşim,
Duracak mı hep öyle
puşt görünümleri toplumun aynasında,
Temizlenmeyecek mi hiç bir gün
Başıma suay taşı düştü
suay kurşunuyla delindi bağrım!
Suyuma suay zehri katıldı
suay küfürleriyle sağırlaştı
kulaklarım...!
Ömrümce hasretin çektim
Lokman bilmez sızı ile
Sevdanı türküye döktüm
Ayrılığın sazı ile
Kalbimi aşka düşürdüm
Onlarca hergele takılmıştı ardına
güzelliğinle kamçılıyordun
onların aç libidolarını,
Hepsinin derdi
aynı ve birdi
yağmalamaktı
Uyandığın zaman sabahın tazeliğine
tüm zamanların çilesiyle inleyen
sesimin tortuları çarpacaktır gözlerine...
Kanayarak akıtsa da anılarımızı
bin bir noktasından her zamanki gibi yine
olmayıp gönüllenmezler bir nebze de olsa
Düşünce serime özleminin ateşi
ve kesintisizce hayallerken seni
çalmaya başladı telefon birden.
Ne güzel şey senin
o tatlı sesini duymak
Gidip geri dönmedin
Yürekler ıssız kaldı
Yaşam kara kıyamet
Yeryüzü sessiz kaldı
Kapandı birer birer
TOPLUMSAL EŞKİYA UZLAŞMAZLIĞI
Yüreğimde
kocaman ve kaskatı
bir eşkiya uzlaşmazlığı büyüyor durmadan,
iki yüzlü ve namert yasaların
Suruç kapkara
bir bomba çokuru bağrımızda,
Yok edilmek istenen güzellikler
din hortlaklarının salyalı sırıtışlarıyla,
Suruç katledilmesi
geleceğin gül bahçelerinin,
İYİ OLUR HERKEZE UYGULANIRSA..........