Öyle bir an geliyorki
öfke kusuyorum kendime
öyle bir an geliyorki
herşey düşman kesiliyor gözüme,
Sevgiyle dolandırıyor biri
severek sömürüyor seveni
AŞK ŞARABA BENZER
Kim bilir insanı
aşkın dilsiz bırakmasını
karanlık kuyuda tutsaklık kadar
umarsız, olanaksız!
Hiç anımsamak istemiyorum şimdi seni
doğal ve somut olarak
içinde bulunduğun durumunda,
Çünkü saat sabahın dördü çukurovada!
Şimdi seni düşlerime yüklemekteyim
bir silinmez güzellikte resmetmekteyim
Canlarımız gitti suruçta
fidanlarımız gitti
çiçeği burnunda kızlı-oğlanlı
saray kargalarının kahpeliğiyle,
Kurudu pınarları yaşam suyunun
karartıldı sabahlarımız kara yaratıklarca
Pişman dalgalarla girme odalara
kum düşürme yalnızlığın yatağına
ve saklayıp gitme karanlıklara
peri kızlarınca ansızın gizlerini,
Tanıktır sonsuz mavi
engin deniz tanıktır
Terkedilmiş demir yığını gibi
paslanıp çürüyor insan
bu yad-ı yabanda,
bir ayağım ileriye gidiyor
öteki geride, uzaklarda,
Ve bir yanda
İşine sevdayla sarıl işçi mehmed
sevdayla yaklaş güle dikene,
Ayakların işkencede
lime lime edilse de
ancak sevdayla katedilir uzaklıklar,
Sevdayla kurtulunur
Karayerin altında kalır cesetlerimiz
Yükselir gökdelenler boğaz manzaralı
Yüreklerimizden oluk oluk kan gider
Düşman hançeri somamızın her bir santimi
Yollardan kamyon kamyon tabutlar gider
Alay eder
Sitem edip durma gülüm
Gel dedin de gelmedim mi
Senin aşkınla ölürüm
Kal dedin de kalmadım mı
Acı eş oldu yürekle
Sevgi nazlı bir çiçektir
kuytularda açan
kara kış ortasında,
Üşür, kırılır bir yerleri
en küçük soğukluklarda...
İYİ OLUR HERKEZE UYGULANIRSA..........