Temmuz ayının en sıcak günlerini yaşıyordu Tekirdağ. Bir de iki gündür lodosun etkisiyle, denize girmenin imkânı yoktu. Bir an önce rüzgarın dinmesi için dua ediyordu Sezen. Kendini sakinleştirecek tek olgu denizdi çünki. Sabah horozlar ötmeden yürüyüşe çıkar. Deniz kenarında saatlerce ağlar, sonra alışverişini yaparak eve giderdi. Eşi ve çocukları herzaman geç kalkardı. Hıçkırık sesleri denizin dalgasına karışıyor değişik bir armoni yaratıyordu.
Görücü usulüyle evlenmiş, hayatta eşiyle hiç mutlu olamamıştı. Oysa eşi Kenan deli gibi seviyordu Sezen'i. Ama senelerce kıskançlığından göz açtırmamıştı Sezen'e. Nefret ediyor dayanma gücünü yitirdiğini hissediyordu. Hıçkırıklar boğazına tıkanmaya başlamıştı nerdeyse. Kendi kendine yeter artık kalkmalıyım diye telkinde bulunuyordu. Yine de gözyaşlarına hakim olamıyordu. Çantasından bir sigara alıp titreyen elleriyle sigarasını yaktı. İki sene olmuştu Tekirdağ'dan yazlık alalı. İki sene öncesine kadar perdeleri hep kapalıydı. Bakkala bile gidemezdi. Devamlı paronayak bir şekilde Sezen'e manevi işkence yapardı. Bıkmıştı artık tükenmişti. Ama iki tane kızı vardı. Üstelik hayatta hiçkimsesi de kalmamıştı.
Senelerce eşinin hakaretlerine, kıskançlığına yavruları için katlanıyordu. İkisi de üniversitede başarılı öğrencilerdi. Çocukları huzursuz olmasın diye Kenan'ın karşısında hep susmuştu.
Eve gelip hemen mutfağa girdi. Kahvaltı sofrasını balkona hazırladı.
-Haydi tembeller kalkın artık öğlen oldu diye sesleniyordu çocuklarına.
-Ne bağırıyorsun bağırmadan konuşamazmısın sen.
On karış suratla Kenan yataktan kalkmıştı. Yıllarca sevgiye hasretti.
Beni seviyorsa, neden devamlı üzüyor hakaretler yağdırıyor diye düşünürdü hep. İster istemez gülümseyemiyordu.
Güzeller güzeli Seda ile Eda gülerek geliyorlardı işte. Sezen'in tek mutluluğu çocuklarıydı. Anne ve babalarını öptükten sonra kahvaltı sofrasına oturdular.
Onlarla hayat ne güzeldi. Herşeyi, her sorunu unutturuyorlardı Sezen'e..
Harika bir kahvaltıdan sonra Kenan giyinip işine gitmişti. Büyük bir gazetenin müdürüydü kendi.
Çocuklar alel acele babalarının arkasından mayolarını giydiler.
-Hadi anne hazırlan denize gidiyoruz.
-Nasıl geleyim kızım işlerim var. Siz gidin ama dikkat edin. Açılmak yok ona göre.
-Aman anne biliyorsun hiç açılıyormuyuz. Sen de çabuk bitir işlerini gel.
-Tamam kızım merak etme en kısa zamanda yanınızdayım.
Kızlar gitmişti. Yalnızdı Sezen, hemen kendine köpüklü bir kahve yaptı. Kahvesini yudumlarken sevgiye ne kadar aç olduğunu hissetti.
Eşinin kendisini sevdiğini biliyordu ama hiç hissettirmemişti. Ne bir gün saçlarını okşamış, ne de ellerini tutarak sıcaklığını hissettirmişti. Bir robot gibi, evden işe, işten eve.. Üstelik durmadan azarlar ve asılsız suçlamalarda bulunurdu.
Bıktım vallahi böyle sevgisiz hayat olur mu. İyi ki kızlarım var diye düşünüyordu. Birkaç gündür rüyasına yakışıklı bir erkek giriyordu. Elele diz dize oturuyorlar sohbetler ediyorlardı. Keşke Kenan'da benimle böyle olsa..
İsteklerimi söylediğimde beni azarlıyor. Kocaman kızların var ne sevgisi bu diyor. Hemen işlerimi bitirip denize gideyim en iyisi. Serin sularda yüzdüğümde ruhum dinleniyor.
Kızgın kumların üzerinde kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu. Kızlar bir yandan bağırıyordu
-Haydi denize anne.
-Biraz sonra geleceğim kızım.
Dalmıştı yine hayallere.. Gözlerinin önünde gördüğü rüya vardı. Etkilenmişti işte, elinde değildi. Keşkelerle de yaşanılır mı ben en iyisi denize gireyim der demez bırakmıştı kendini Marmara'nın mavisine. Harikaydı deniz. Bütün kötü düşünceler gitmişti yüreğinden. Kızlarıyla top oynamış. Yüzmüş ve yorulduğunu hissetmişti.
-Haydi güzellerim sizlerde benimle gelin dinlenin biraz.
-Tamam anne der demez Eda ve Seda'da denizden çıkıp güneşlenmeye başladılar.
Kenan beni bıraksa, mesela birine aşık olsa, ben gidiyorum hayatımı yaşayacağım dese, ne güzel olurdu. Bu Sezen'in düşüncesiydi. Hayatı hep böyle geçmişti. Ama Kenan ne kimseye aşık olmuş, ne de Sezen'i bırakmıştı.
-Artık eve gidelim çocuklar bu güneş insanı mahveder.
Çocuklar hemen giyinip anneleriyle, evin yolunu tuttular. Hepsi duş aldıktan sonra yataklarına uzandı..
Rüyasında deniz kenarında yine ağlıyordu Sezen. Birden irkildiğini hissetti. Başını kaldırdığında rüyalarında gördüğü yakışıklı bey yanında duruyordu.
-Yine ne oldu Sezen neden ağlıyorsun?
-Çok mutsuzum. Senelerdir eşimi sevemedim. Birtürlü de ayrılamadım. Ondan nefret ediyorum. Artık tahammül de edemiyorum.
-Sabret Sezen göreceksin herşey çok güzel olacak. Sen sabrınla kazanacaksın. Ağlama artık. sen ağladıkça ben üzülüyorum.
Uyanmıştı Sezen, gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Sabır sabır diyerek kalktı.
Akşam için yemekler yapması gerekiyordu. Bir de bugün evlilik yıldönümleriydi. Çocuklar sever bir pasta yapayım diye kolları sıvadı.
Hiçbirzaman hatırlamamıştı Kenan ne yıldönümlerini ne doğumgününü.
Boş şeylerle uğraşma derdi Sezen'e.
Akşam olmuştu masa hazır babalarını bekliyordu çocuklar.
-Babam geliyor anne diye Eda ile Seda kapıyı açtılar. Hemen yanaklarından öptüler. Babacığım haberin var mı bugün ne?
-Ne kızım
-Annemle evlenme yıldönümünüz.
-Aman kızım yıldönümüz mü kalmış. Bırakın böyle şeyleri. Karnım acıktı sofra hazır mı?
-Hazır babacığım diye bağırdı kızlar.
-Tamam elimi yıkayıp geliyorum. Sezen rakıyı getir.
Sezen'in eli ayağına giriyordu kocası geldiğinde. Ömrünce hakaretlere maruz kalması onu ve bedenini tedirgin etmişti. Elleri titriyordu.
Yemek sessizce yendi. Çocuklar koşarak mutfağa gittiler. Annesinin yaptığı pastanın üzerine bir mum dikerek masanın üzerine koydular.
-Bu da ne şimdi.
-Pasta babacığım, yıldönümünüzü kutluyoruz.
-Bırakın bu işleri, böyle şeylerden hoşlanmadığımı bilmiyormusunuz. Ben içeri televizyon seyretmeye gidiyorum. Ne haliniz varsa görün.
Sezen ve çocukların suratları on karış asılmıştı. Hayat böyleydi Sezen için, yaşamakmıydı bu.
Aradan geçen zamanda daha da nefret etmişti Kenan'dan. Onu görmek bile istemiyordu. Duygularını ise yalnızca kendi, bir de her sabah ağladığı bankta, deniz biliyordu. Sanki Sezen'in üzüntüsünü biliyor gibi, hışımla karalara vuruyor köpükler halinde yayılıyordu çevresine.
Bu aralar Kenan'da bir değişiklik vardı. Anlam veremiyordu. Gizli gizli konuşmalar, telefonda gülmeler, hayret bu adama ne oldu diye düşünüyordu.
Bir gece Kenan uyuduktan sonra, Kenan'ın telefonunda ki mesajları karıştırmaya başladı. Gözlerine inanamadı. Mesajın tekinde yarın Ankara'ya gidiyormuyuz diye soruyordu bayanın biri. Aceleyle kapattı telefonu yerine koydu.
Sabah erken kalkmıştı kocası.
-Hayrola Kenan bugün erkencisin.
-Ankara'da toplantımız var. Bana birşeyler hazırla hemen çıkmam gerek.
Koşarak giyecek birşeyler hazırladı Sezen.
-Kahvaltı hazırlayayım mı?
-Kadın olsaydın benden önce kalkar hazırlardın. İstemiyorum. Çıkacağım hemen.
-Nekadar kalacaksın?
-Bilmiyorum arar haber veririm sana.
dedikten sonra çıktı gitti Kenan.
Morali bozulmuştu Sezen'in. Senelerdir eziyeti yetmedi bir de kadın çıktı ortaya. Neyse boşver benden uzaklaşsında nereye giderse gitsin diye avutuyordu kendini. Kimdi bu kadın? İsmi Gülsever. İnternetten arşive bir bakayım. Açtı bilgisayarı, gazetenin arşivine girdi. işte Gülsever'in resmi karşısındaydı. Yirmi beş bilemedin yirmi sekiz yaşında bir genç kadındı.
Nerdeyse çocuğu yaşında. Bu adamda utanmada kalmamış diye düşündü.
Akşam olmuş güle oynaya masayı hazırladılar. Neşeleri yerindeydi. Gelen bir telefonla, Sezen yemekten kalktı. Karşısında polis olduğunu söyleyen bir bey vardı.
-Hanfendi eşiniz Bolu'ya bir kilometre mesafede kaza yaptı. Şu an yanında kızı mı bilemiyorum. hastanede.
-Birşey oldu mu memur bey?
-İkisi de hastaneye yetişmeden ölmüşler. Gelmeniz gerekiyor.
-Peki ilgilenirim deyip kapadı telefonu.
Başlamıştı ağlamaya. neden ağladığını o da bilemiyordu. Çocuklarda anlamıştı durumu, onlarda birlikte ağlıyordu. Sezen Kenan'ın kardeşlerini aradı. Durumu onlara anlattı. Hastaneye gidip onu birlikte olduğu kadınla görmek istemiyordu. Kardeşleri ilgilensin diye düşündü. Kenan'ın kardeşine yanında bayan olduğunu söylememişti. Ama gittiklerinde nasıl olsa öğreneceklerdi.
Ne yapacağım ben şimdi iki kızımla diye düşünüyordu. Mutlu değildi kocasıyla, ama evinde bir erkek ve çocuklarının babasıydı. Bir de yanında kadının olması kocasına karşı kinini daha da arttırıyordu. Sabret demişti rüyasında gördüğü erkek. Sabretmişti çocukları için. Ama böyle bir sona hazır değildi.
Yine sabah yürüyüşüne çıkmış deniz kenarında ağlıyordu. Tek başına iki çocuğun sorumluluğu omuzlarına yüklenmişti. Masmavi denizdi beni hülyalara daldıran, yüreğimi rahatlatan. Artık daha da güçlü olmalıyım. Banktan kalktı evin yolunu tuttu. herzaman ki gibi kahvaltıyı hazırlayıp çocuklarını kaldıracaktı. Hayat devam ediyor diye düşündü. Evet hayat devam ediyordu.
Kayıt Tarihi : 25.12.2007 20:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Hikayenizi okuduktan sonra insanın kendisini sorgulamaması mümkün değil.
Dostluk ve saygımla.
Gerçi sonu hüzünlü ama olsun
yüreğine sağlık arkadaşım güzel bir hikaye okudum
hikayelerin güzel sesi,emeğine sağlık yine güzeldi...
TÜM YORUMLAR (5)