bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım
mâra
günü ve saatleri ne yapacaksın
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
ne seneleri
ilk baxışda vuruldum,
gözlerine baxanda men
başın eyib utananda
utanışına vuruldum men
bezen asta bezen yavaş
Devamını Oku
gözlerine baxanda men
başın eyib utananda
utanışına vuruldum men
bezen asta bezen yavaş
Güzel şiiri tekrar okudum. Şairi iyiki yazmış.
başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma
beni istediğin yere götür
ikimiz de ne uykudayız
ne uyanık
Cok fazla uzun boylu yorum yapamiyacagim ,finalden de anlasilacagi uzere mesut ve bahtiyar bir tablo var karsimizda,sade ve hos bir anlatimla sairimiz huzuru bulmus ,darisi bulamayanlarin basina diyoruz...Saygilarimla. Suayip Resadoglu
Maralar insanı yaralar onları idare edecek yetenek herkeste yoktur kimi servetini batırır kimi kara kolda yatırır şeytanın insanlıktan önce yaşamışlığı var kimi kollanacağını bildiği için Havva annemize uyla dı ve kandır dı onur bilge kardeşim espri ebes kaçmış kocasından izinsiz ekşimiş aşı atmayan kadınlar var insanların iradi yi cüzi yi kollanma yetkisi var onuda kollanmak tam teslimiyetle olur eğer çoğul konuşursak işin içinden çıkamayız cennet annelerin ayakları altında bunu da unutmayalım saygılar
BİRAZ ESPRİ:
KADIN MI ŞEYTAN MI?
Başlık kadın mıdır, şeytan mı? Ne fark eder? Aralarında pek bir fark yok ki! Şeytanla işbirliği yapmışçasına Âdem’i kandıran o değil mi? O zaman ha şeytan ha kadın… Neticede yoldan çıkaran…
Erkek, her şeye: “Hayır!” diyebilir, kadına asla!.. Kadın, şeytanın en güçlü silahıdır. İhtiyacına göre yaratılan, her türlü seçkin özellik ve güzellikle donatılan o varlık, Âdem’in eksiğini gidermekte, onu bütünlemektedir.
Bir erkek ne ister? Mevki, servet, eğlence… Ev, araba, eşya… Şeytan günahları süslü gösterir. İçki, kumar, hırsızlık, dolandırıcılık… Neye zaafı varsa ona yönelir. Fakat hiçbir şey onu tam anlamıyla tatmin edemez. Çünkü müptelası da olsa, onlara aşkla da bağlansa, bir şeyler hep eksiktir.
Nedir o eksik olan? Sevgiyse sevginin, aşksa aşkın bir yanı… Tek taraflı bir tutkudur onunki… Hoşlandıkları da ondan hoşlanmalıdır. Oysa onlar ona sadece para, heyecan, sarhoşluk hali gibi şeyler verebilmekte, dolayısıyla tatmin edememektedir.
Bir insan kendisini ne zaman tam anlamıyla mutlu hisseder? Sevip sevildiğini hissettiği zaman… Ana, baba, kardeş, evlat, arkadaş da sevilir ama o aranan gibi değil… “Aralarına ünsiyet veririm!” diyor, Yaratan. Düzen böyle kurulmuş. “At, avrat, silah!” demiş Türkler. Diğer ikisi olmasa da olur. Yaya gider adam. Bilek gücüyle yetinir. Ya avrat? Er, avratsız olur mu?
Kadın ya da şeytan… Neticede baştan çıkaran… Doğrudan olmasa da dolaylı yoldan her istediğini yaptıran… Şeytan ya da en son silahı… İşte ona dayanamaz adam.
Kadın… Şeytana pabucu ters giydirir! Hele bir istesin! Kepçe de olur mikser de… Şeytan da melek de… Kavun da kelek de… Sonunda son duvara dayanır adam.
Şeytanın işi yok ya… Günün birinde bir madam çıkarır karşısına. Afallar adam:
“Sen kimsin? İn misin Cin misin?”
“Ne in ne de cin… Senin gibi Ben-i Âdem’im…”
“Ya sen kimsin? Nerden gelir nereye gidersin? Ne iş yaparsın?”
“Ne yapacaksın bilip de? Bilme daha iyi… Bak ben soruyor muyum senin mazini? Öğrenip de ne yapacağım? Bilmeyeyim daha iyi… Şu anda doğdun sen, bir benim için… Bu âna kadar kimseyi tanımadın, bilmedin!”
Nasıl da süslenmiş püslenmiştir! Yirmi sene sonraki haliyle görünecek değildir ya! Nasıl da kanar adam! Yarı uykudadır. Ayakta uyuturlar işte öyle adamı!
Bir süre sonra madam adama sorar:
“Ne olacak bizim hâlimiz? Hep böyle mi sürecek? Evlenmeyecek miyiz? Ya bizimkiler razı olmazlarsa?”
“Ne olur, sus şimdi! Düşünme bunları! Ânı yaşayalım!” “Başlama yine! Kafa ütüleme!..” nin kibarcasıdır bu!
Şeytan atmıştır kancayı bir kere… Bir süre daha geçer aradan… Nasip eder Yaratan, evlenirler. Evlenirler ya da evlenmezler. Çocukları vardır veya yoktur. Aradan yıllar geçer.
Madam adama sorar:
“Bugün günlerden ne sevgilim?”
“Çarşamba… Ne olmuş?”
“Yıllar önce bugün ne olmuştu?”
“Canım ben ne bileyim yıllar önce ne olmuştu? Aklım defter mi benim?”
“Ya! Demek öyle! Tanıştığımız günü bile unuttun ha?”
“Nisa! Yapma Allah aşkına! Saatleri, günleri sayıp da ne yapacaksın? Ne önemi var yılların? Bak! Ben hiç tarih marih hatırlamam! Seni tanıdığım o ânı hatırlarım. Aklımda tutmam yılları… Bir seni tutarım. Bana sen lazımsın! Seneler değil. Çünkü sen canlısın, insansın benim gibi… Beni tamamlayan yarım... Kadınım, kısrağım, karım… Daha nem olacaksın bir tanem!.. Gülen elmam, ağlayan narımsın!”
“Hiç tanıyamamışsın beni… Böyle şeylere ne kadar önem verdiğimi…”
”Tanımamak, tanımaktan iyidir çoğu zaman.” İçinden şunlar geçer:” Tanısaydım bir de tarihleri dolduracaktım kafama! Elektrik, su, telefon, ev kirası… Hangisinin son ödeme günü bugün? Evin yolunu şaşırmışım! Bir de tanışma günü, yanaşma günü… Darılma günü barışma günü… En iyisi karışma günü…” Hiç bozmadan devam eder:
“Seni tanıdıktan sonra başladı yürek sancım! Aşk acısını ilk kez o anda tattım. Bunu sana kaç kere anlattım! Haydi gel! O acıyı beraber çekelim, ölünceye kadar, Nisa!”
”Ama İsa…”
“Aması maması yok, Nisa! Başını omzuma daya… Sözlerime aldırma! Bana öyle saldırma!.. Bak, kravatımın ucu elinde… Beni dilediğin yere götür ama benden bir şey isteme!”
İsa, başını dayayacak yer aramaktadır. Sabahın köründen gece yarılarına kadar çalışmıştır. Yorgunluktan uyurgezer haldedir. Gözkapaklarını güçlükle aralayarak mırıldanır:
“Ne uykudayız ne uyanık…” İçinden devam eder: “Seni gidi uyanık!”
Nisa kurnaz! Bir işve bir naz… Şeytanı kandırıp şişeye sokmuş, kapağını kapatmayı unutmuş. İşte o yüzden o mel’undan kurtulamadık gitti!
***
Onlarla da olmaz, onlarsız da…
Onur BİLGE
Mâra
bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım
mâra
günü ve saatleri ne yapacaksın
senelerin bile ehemmiyeti yoktur
seni ne tanıdığım günleri hatırlarım
ne seneleri
yalnız seni hatırlarım
ki benim gibi bir insansın
tanımamak tanımaktan iyidir
seni bir kere tanıdıktan sonra
yaşamak acısını da tanıdım
bu acıyı beraber tadalım
mâra
başım omuzunda iken sayıkladığıma bakma
beni istediğin yere götür
ikimiz de ne uykudayız
ne uyanık
Asaf Halet Çelebi
***
ANA HATLARIYLA:
SEN ÖNEMLİSİN
“Kim ne yaparsa yapsın! Bize ne? Kimseyi, hiçbir şeyi düşünmeyelim! Sadece kendi hayatımızı yaşamaya bakalım!
Saatler, günler geçiyormuş! Geçsin! İsterse yıllar geçsin! Ne önemi var?
Benim için insan önemli. Sen önemlisin. Sen, benim gibi insansın! Başkaları bizim gibiymiş değilmiş, hiç umurumda değil! Seninle ilgili şeyler mühim benim için.
Öylelerini tanımasaydık keşke! Hayat ne kadar acıymış! Seni tanıdıktan sonra anladım bunu. Tüm çektiklerini biliyorum. Tüm güçlüklere birlikte göğüs gerelim.
Başımı omzuna dayadığımda söylediklerime aldırma! Senin için ne yapmak gerekiyorsa hazırım! Tatlı bir sarhoşluk içindeyiz. Bu huzuru bozmayalım.
***
Huzurlu günler…
Onur BİLGE
Sinyali Bey,
Yorumlar bir görünüp bir kaybolunca böyle durumlara zemin hazılamış oluyor.
Durum açıklığa kavuştuğuna göre, son yorumlarımızı Naci Bey'in dikkat çektiği seçenekle değiştirelim derim. :)
Bu yorum değiştirme işi iyi bir iş değil. Söz ağızdan bir kere çıkar.
Saygılar,
Sinyali dost alınganlık makamlarını geçmiştir bence.
Bu arada Xalide Hanım'ın sehven 'En büyük filozof Allah' yazdığını düşünüyorum.
Yazmasam da her gün göz atıp okuduğum kalemlersiniz.
Muhabbetle...
Benim yorumumun da doğru olabileceği niye zikredilmemiş?
Ha, ben yorum yapmamışım.
Özür :)
Menevşe Hanım,
Osman bey in kısa yorumunu farketmemiş ve gözden kaçırmışım..bu nedenle göstermiş olduğum yersiz alınganlık dolayısıyla özür dilerim...saygılarımla efendim
Bütün yorumlar yanlış da olabilir, Naci bey, bunu dediğiniz gibi şairin kendisne sormamız lazım, maalesef imkansız... Allah rahmet etsin büyük şairimize...
Yanılmadığımız tek şey şiirin güzel olması...
Bu şiir ile ilgili 38 tane yorum bulunmakta