-Manzara
Göğün memesinden tutmuş çekiyor
Susayan ağacın yaprak dudağı
Karnı şişkin bulut es geçip dağı
Rüzgârla el ele yağmur ekiyor...
..
Günlerdir ayaktayım. Yaşamın sıradan gereklerinden biriyle uğraşmaktan bitap düşmüş durumda, sabahları bir fincan kahve ve vitamin hapıyla güne başlıyor; saatler geceye doğru ilerlediğinde ise akşamı nerede ve nasıl ettiğimi pek anlamaksızın kendimi yatağa zor atıyorum. Evin orasında burasında inşaat ve tadilat sürüp gidiyor. Manzara adeta şaka gibi. Otuz altı yıllık birikim bir odadan diğerine taşınıp duruyor. Öyle bir an geliyor ki ev, evden çok tımarhaneye benziyor. Günlük yaşamın sürdürüldüğü normal bir apartman dairesi olmanın ötesinde bir anlamda yıllarca müzik stüdyosu, resim atölyesi ve amatör bir yazarın çalışma mekanı olarak hizmet vermiş olan bu alan son günlerde tam teçhizatlı birlikleriyle üzerime yürüyen bir orduya dönüşüyor…
Her saniye boşaltılacak ve yerleştirilecek bir çekmece; yıkanacak bir perde veya silinerek ayıklanacak kütüphaneler dolusu dergi ve kitap beni bekliyor. Ev hanımlarının yakından tanıdığı bir tür panik duygusu yaşadığım anlar da olmuyor değil doğrusu.
“Ustalara çay ya da kahve yapmam gerekiyor. Olmaz ki! Ocağın üstünde çalışıyorlar. Meyve suyu veya kola mı versem acaba? Ama nasıl? Buzdolapları naylonlarla kaplı iken mi? ..” Beynimde böyle düşünceler dans ederken, bu evde her an bir şeyler iptal olabiliyor. Fayansçılar suyu veya elektriği kesebiliyorlar. Aradığım nesne her ne ise, onun yerini biliyor ama önüme dikilen engeller yüzünden bir türlü ulaşamıyorum. Bu tuvalete girilmiyor; şu odaya adım atılmıyor, vs. vs…
Yemeği dışarıdan idare ediyoruz ama ondan sonrası bir felaket. Sonunda çareyi bir su ısıtıcısına sığınmakta buldum. Her neresi müsaitse, bir şekerlik, bir kavanoz kahve, birkaç kaşık ve bir paket poşet çayla hemen oraya göç ediyoruz. Koşuşturmaca sırasında ve sigara molalarında sıcak su imdadımıza yetişiyor. Sayısı hiç de azımsanmayacak bir kupa koleksiyonum var. Neyse ki onları açığa ve tepsilerin içine almışım. Bu yüzden kupaları kaptığım gibi su ısıtıcısının başına koşuyorum…
..
Isparta, şehir mezarlığı yakınında
Çok samimi bir dost yaşar nurlara
Küçük kızı vefat eder bir gün
Evi ile kalbini kaplar derin hüzün
Defin için hemen mezar kazılır
..
Onur BİLGE
Bize dışarıdan kimse bir şey yapamaz, günaha da sokmaz. Ya tanışmaz, hayatıma sokmayız, ya da çıkarır, kurtuluruz. Fakat eşlerimizi ve evlatlarımızı atamayız da satamayız da... Onlar sınav sorularımızdır.
“Eşleriniz ve evlatlarınız, sizin için fitnedir.” Ayet.
Eşin veya evladın zulmüne izin veren de Allah’tır. İyiliği yarattığı gibi kötülüğü, meleği yarattığı gibi şeytanı da yaratmıştır. Bu gezegende herkes senaryo icabı görevini yapacaktır.
..
uyanışların şaşkınlık oluşu ne zamandı
buhardan arzular uzun ateşte yeniden su
su perilerinin dokunduğu orkideler yosunlar
rüzgarlar vardı. diniyorlardı. kalbim ölüyordu
ölmek. bir saate dönüşmek
..
Ayın tüm mehtabı üzerimize çökmüşken
Tüm dertler kederler bir kenarda tükenmişken
Alın yazımız baştan yazılmış çizilmişken
Birbirimize sarıldık ve hiç ayrılmadık
Bir yıldız kaydı dileğimiz benzer sabaha
Ellerimiz de birleşti bir davet günaha
..
Keskin bir toprak kokusu burnumda
Yağmurun yıkadığı şehrim ışıldamada
İçimde bir ürperti, biraz ıslak bedenim
Aşka bulaşınca sonbahar hüzün gemisindeyim
Senin yankın geliyor uzak bir yerlerden
Sen geliyor musun bilmem özlemlerden
..
yordu bu savaş beni
kan tutuyor
manzara kötü
usanmadık mı daha
cinayetten
ya üzüleceksin
..
Duymak istersem;
Güzel bir ses,
Hazırdır:
Ardından gelen keder…
Sevmek istersem;
Güzel bir yâr,
..
Dudaklar çatlak
Gözler patlak
Bakıyor
Şaşkın
Gelip geçmek
Bir şeyler söylemek
..
-Çevre konulu resim sergisi, gala...
İşte yüzyıl öncesi, dövün ve ağla!
-Eski ormanlarımız hep böyle imiş,
Kesilmiş, yanmış, yağmalanmış, erimiş.
-Av hayvanları, ayı, kurt, tilki, tavşan;
Tek tek öldürmüş, eline silah alan.
-Bakın Marmaramız bu, eskiden geniş
..
Ne güzel duygulardı, şendi.
içim içime sığmıyordu, ama hala erkendi.
Sonbaharın son ayında, ama ilk günündeydi.
Hazanda dökülen yapraklar üzerine, ilk gelendi.
Yaklaştı kış, gerçekleşti düş, şimdi oldu yüksüz.
Güz gülleri gibi gürbüz, gitti hüzün güldü yüz.
..
kapalı kapım evete nolur görün beni mazur
gidemem ben bu davete şimdiden dilerim özür
borç para vermiyor recep mesajı gelmiş bana cep
çokmudur istenen acep sadece azıcık huzur
manzara ürkütür beni görmek istemem türbeni
..
arkadaş sen beni hiç tanımadın ki,
gökyüzüne dalar bakardım saatlerce,
sen benim bakışlarımı hiç tanımadın ki,
yağmur yağardı,ben ağlardım yağmur ağlardı,
sen benim ağlamalarımı hiç tanımadın ki,
sayfalarca yazılar,şiirler yazardım saatlerce,
sen benim yazılarımı hiç tanımadın ki,
..
Bir manzara yapmış Şakir in kızı,
Çiçekleri benim yolduğum değil.
Rengin sordum; Alizarin kırmızı!
Vurduğu renkler hiç bildiğim değil...
Gökyüzüne koymuş, üç angut kazı
Dağların karları, titan beyazı!
..
Her bayram yolumu gözetlerlerdi,
Sohbeti sevgiyi özetlerlerdi,
Her çeşit yemeği hazırlarlardı,
Bayramda analar yerinde yoklar.
Evin direkleri adeta çökmüş,
Duvarlar eskimiş kerpici dökmüş,
..
Bir gün gelir de beni, yana yana ararsın...
Eşten, dosttan, herkesten, haberimi sorarsın...
Ve-lâkin nâfiledir, boşa çaba yorarsın...
Geçmiş olur iş işten, pişmânlık fayda etmez...
Bir kerecik görmeye, belki de can atarsın...
Düşünde, hayâlinde, çok dilekler tutarsın...
..
Meteoroloji balonlarıyla UFO’lar,
Benzerlikler çok farklı çoktur ayrıcalıklar…
Karıştırılamazlar birbirinden uzaktır,
Biri balon diğeri uzaylıdan araçtır…
Seviye düşüklüğün ayrım bile yapamaz,
..
Gözler bakar her yana
Akıl çözer,bulmaca dünya
Merak eder bakar aynaya
Ayna yok aynalı Mağara
.... Amasya bir tarihi şehir
.... Ortasından akar nehir
..
iyi güzel..
oturmuşsun denize karşı
püfür püfür rüzgar tadında..
gamsızca çekirdek çitletiyorsun.
iyi de be güzelim
neden yere atıyorsun !
..