YENİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI HAKKINDA ÖNGÖRÜLER
Ben öğretmen değilim. Pedagoji eğitimi ve formasyonu da almadım. Bakmayın sayfamda bana "Hocam" dediklerine. Bildiğiniz İnşaat Mühendisiyim.
Ama birçok öğrenci yetiştirdim, hayata ve sınavlara hazırladım. Moral ve motivasyon sağlayarak sınav için en önemli unsur olan "Kendine Güven" duygusunun öne çıkmasını sağlamaya çalıştım. Mesleğimde sayısız stajyer yetiştirdim, bildiklerimi öğretmeye çalıştım.
Facebook sayfamın en az dörtte biri öğretmenlerden oluşuyor. Hepsi birbirinden değerli benim için. Her biri bu ülkeye yüzlerce eğitimli ve bilinçli insan yetiştirmiş, onlarca doktor, mühendis, veteriner, mimar, subay çıkmış içlerinden. Bu nedenle tüm öğretmenlerimiz saygıyı sonuna kadar hakediyor.
Bu kadar öğretmen arkadaşım varken belki bunları yazmak ve anımsatmak bana düşmez elbette. Ancak aklımdaki bilgi ve fikirleri mutlaka yazıyla kaydetmek ve yayınlamak zorunda olduğumu düşünüyorum. Uzun bir yazı olacak, şimdiden sabırlar diliyorum.
Evet, okullar açıldı; hepimize, tüm görevli öğretmen ve diğer okul çalışanlarına, öğrencilere ve anne-babalarına hayırlı olsun.
Okul demek herşeyin öğretildiği kurumlar demek değildir. Yazımın ana fikri de bu olacak. "Okulların öğretemediklerini sizin tamamlamanızın gerekliliği" dir yazımın teması.
Okullar herşeyden önce okuma ve yazma öğretir. Okuma-yazma öğrenen herkes okur-yazar değildir. Okumayı da yazmayı da siz sevdireceksiniz. Evinize günlük gazete girecek, çocuğunuzun yaşına ve ilgi alanlarına uygun kitaplar alacak, kendi kütüphanesini şimdiden oluşturmasını sağlayacaksınız.
Okullar ev işi yapmayı öğretmez. Siz öğreteceksiniz. Ev işlerinde yardımcı olmalarını, örneğin yemek bitince masayı toplamalarını, odalarını temiz ve düzenli tutmalarını, belli yaşlara geldiklerinde çamaşır ve bulaşık makinesi, ütü, fırın kullanmayı, boya ve badana yapmayı, musluk contası değiştirmeyi öğreteceksiniz.
Okullar el işi yapmayı öğretmez. Siz öğreteceksiniz. Onlara yaşlarına göre hobiler edinmeleri için öğretici oyun ve oyuncaklarla ya da evde bulunan eşyalarla çeşitli el sanatları öğreteceksiniz. Evcil hayvan bakımı ve beslenmesini, varsa araba yıkamasını, biliyorsanız biçki, dikiş, nakış gibi işleri ya da mesleğiniz ne olursa olsun bilgi ve fikir verecek, en azından basit konularını ve kurallarını öğreteceksiniz.
Okullar Vatan, bayrak ve yurt sevgisini öğretmez, siz öğreteceksiniz. Bizler her sabah “Andımız” okuyarak büyüdük ama okullardan geçtiğimiz yıllarda kaldırıldı. Özel okulların birkaçında bu uygulama devam etse de İstiklal Marşı’mızla birlikte Andımız’ın da içeriğini kendi dilinizle anlatacak, atalarımızın bu topraklar nasıl kurtardığını, kahramanlık ve fedakarlıklarını, bunlarla birlikte elbette hatalarını da tarihsel olaylarla örnekler verip öğreteceksiniz.
Okullar gerçek Din eğitimi vermez. Tek bir dinin tek bir mezhebinin görüşlerini ve bozulup değiştirilmiş, sonradan üretilmiş menkıbelerle, uyduruk hadislerle anlatmaya çalışırlar. Gerçek Dini eğitimi de siz vereceksiniz. Dinimizin 15 yüzyıl önce yapılmış dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sosyal Devrimi olduğunu; iyilik, güzellik, barış, huzur, temizlik ve Adalet dini olduğunu anlatacaksınız.
Okullar Milli şuur ve Türklük bilinci vermez. Bu görev de size düşüyor. İslam öncesi Türklerin barışa, kadın ve çocuklara, adalete ve Türklük bilincine nasıl sahip olduklarını anlatacaksınız. Dede Korkut masallarını, Orhun anıtlarını anlatacak, dünyanın her yerinde yapılan kazılarda Türk izlerine rastlandığını, Göbeklitepe’de, Çatalhöyük’te, Sümer tabletlerinde, Amerika’daki Maya, Aztek ve İnka uygarlıklarında ve hatta Kızılderili kabilelerinde bile Türk motifleri, el işlemeleri, yazıtları olduğunu, tarihin Türklerle başladığını, Türklerin dünyadaki en saygın millet olduğunu ve gurur duyulması gerektiğini öğreteceksiniz.
Okullar çocuklarınıza genel kültür ve görgü kuralları öğretmez. Buna karşılık disiplin cezası verir. Bunu da mutlaka sizin öğretmeniz gereklidir. Görgü kuralları belki de yukarıdakilerin tümünden daha önemlidir. Görgüsüz biri ne kadar okursa okusun toplum gözünde değersizdir. Önce nezaket kuralları, gerektiğinde teşekkür etme, hata yaptığını anladığında özür dileme ile başlayabilirsiniz. Yemeğe büyüklerden önce başlamamak, tabağına yiyebileceği kadar yemek almak, herkesten önce kalkmamak, trafikte mutlaka yeşil ışıkta geçmek, yüksek sesle konuşmamak, toplu ulaşım araçlarında büyüklere yer vermek, tanıdığını gördüğünde selamlaşmak, insanlar arasında davranış bakımından kız-erkek ayrımı yapmamak, çöpleri mutlaka çöp kutusuna atmak, televizyon ve cep telefonu gibi iletişim araçlarını yararlı, düzenli ve sınırlı kullanmak gibi konuları mutlaka sizin öğretmeniz gerekir.
Okullar çocuklarınıza tasarruf ve yerli malı kullanmanın önemini ve değerini öğretmez. Eskiden ilkokullarda “Yerli Mallar Haftası” vardı. 1980’li yıllarda görülen lüzum (!) üzerine kaldırıldı. Bu hafta boyunca ülkemizin yerli ürünlerini, meyve ve sebzelerini okula getirip tanıtır, hangi yöremizde yetiştiğini öğrenirdik. Hem ülkemiz kazanırdı, hem bizler bilgi ve üretimin değerini bilir, Türk malı ürünleri tercih ederdik. Bankaların verdiği kumbaralara harçlıklarımızdan artanları koyar, bankada adımıza açılan hesaba babamızla birlikte gidip yatırırdık. İsraf nedir bilmez, kalem ve defterlerimizi bitinceye kadar kullanırdık.
Görülüyor ki bir insanın yetişmesi için en az okul ve öğretmenler kadar aile de çok önemli. Lütfen çocuklarımıza okulların veremediği eğitimi vermeye ve eksiklerini tamamlamaya çalışalım. Ödevlerinde yardım etsek de konuyu mutlaka anlamalarını sağlayalım. Unutmayalım ki gelecek çocuklarımızındır.
Saygılarımla…
Yılmaz ÖRMECİ
Ankara, 17.09.2018
Kayıt Tarihi : 19.9.2018 23:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)