Aşk bir bulmacaydı.
Yukarıdan aşağı indirip,
Soldan sağa çözemezdim
İki şehir arasında inliyordu
Geceyi soğuran kamyon sesi
Bıçak gibi kesiyordu sesizliği
-
Çakıl taşları un ufak ediyordu
feleğin çemberini
Güneşten kopmuş ateş topu bakışlarım
Keşfedemediğin gezegen yani
Havam var suyum
Birde ak sakallarım
Sokak lambalarına gizlenmiş umutlarım
Geceye efkar sığınaklarım
Çocukluğumun meyvelerii geldi aklıma
Çağlalar sarkmış bahçeden
Elmalar kızarmaya durmuş
Ankara hastanesinin çöplüğünden bir serum
Ay bir ağaca bağlanmış
Annemin bulaşık eldivenleri sarmış sapanı
Bu son bahar
Kışa girmeden
Kızakları ayağı kesen
Kar uykusu daldığım
Ne yana dönsem
Ot kurusu
Duyguydu yaşam
Damarlarımda gezen
Yüzümde gülen
Duygu insanı sevebilen
Kaldırımda hoş bir sohpet divriği
Tedirgin siyah bir göz
İlk okulum
İlk ayrılıktı
Ayrılığı kucaklamanın
Ana okulu olduğunu öğrendim
Salıncaklta sallandım
Kimseye bilet kesmedim
Hatırladığım anılar
Benim kadar eski değiller
Onlarda suya yazılıp
Silinip gittiler...
İçinde ki huzuru
Dizlerimi karnıma çekince buluyorum Anne
Tekmeleyemiyorum karnını
Kim çekecek şimdi nazımı
Kimi arayacağım şimdi anne
Kiminle konuşacağım telofonda
Gök kuşağı gibisin
Yeşil pembe
Karadenizin hırçın dalgaları gibisin
Suskunluğun fırtına
Ne denizde canlı bırakıyorsun
Ne de taşın üstünde taş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!