Sana yeşeren tüm duygularımı
Taze bir mezar toprağı gibi örttün üzerime
Nasıl gömdün beni canlı canlı
Hasretim bir bebek kokusuna
Bebek çığlığı uyutmaz beni
Gecelere ninni söylemez dilim
Eskiden yelkensizdi bir kovan
Kum oldum akışında zamanın
Kollarımı dişledi
Çocukluğumun ısırganı
Kızılla çaldı kumun beyazı
Kızamık oldu yüzüm
Kısaldım
Kibrit çöpü kadar
Yandım siyahlaştı köküm
Her taraf barut kokusu
Yüreğim közlendi madımakta
Geceye parlıyor
Sahilde ki yalnızlık ateşi
İlerledikce zaman
Çıplaklaşıyor hüzün
Sokağın yalnız çocuğu
Ebemin bir kuşağı vardı
Gövdesine basılırdı yoksulluk
Kuşağında umut
Yüreğinde kocaman bir vicdan
Yaşadığın şehrin daralır sokakları
Hıçkırıkların yaşlı bir işgale dönüşür
Sarar bedenini üşürsün
Huysuz çoçuklar gibi mızmızlanırsın
Yaşamak angaryadır
Kurtulamazsın prangalardan
Gece suskun
Bütün uykular koynunda
Neydi o! Gönlümmü uyanan
Gün devriliyor
Zaman yağıyor pencereme
Unutuyorum yüzünü yavaş yavaş
Toprağıma yabancı bir el değmesin
Bırak
Kasım kurusun üzerinde
Çiçekler açmasın
Ayrık otu kaplasın toprağı
Ellerinle kopar ki
Ne zaman konuşmaya başlasan
Korkuyordum söyleceklerinden...
Çünkü ben aşkı yüreğimde taşıyordum
Ayrılık sözcüğü hiç yakışmıyordu,
Emekli, bir aşka,
Ne zaman ay desen,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!