Başka türlü açmıyor ZEMHERİDE ÇİÇEKLER
Sayfalar dolusu çığlıksız kuşlar toplarım
Şiirlere,
Düş merdivenlerinden çıkıp gökyüzüne,
Hey İstanbul uyan artık mahmur uykularından,
İçimde besteleri kurşunlanmış türkülerle sana geliyorum,
Esrarından arşa değen yerlere mi çıkıp ikamet edeyim
Yoksa sefere çıkmış her gemiye bu miraçtır deyip mi bineyim.
Kalkıp göç eylemezken başımızdan
Dişleri sökülmüş eylül sabahı,
Güvercinleri hatırlatacak tüm filmler kaldırılmış vizyondan,
Çift matine kargalar günlüğü filmin ismi “bir zora ki eylül” mecburi seyir,
Musalla taşlarında rekabet, gök gümbür, gümbür, ölüler çıkmış hurdaya,
Yelken açmış şiirler, Müsvette mavilerden, örgüleri sökülmüş lacivert akşamlara
Yağmur gözyaşı penceresinden fırlamış her yangın yerindeki öfkeye, ve içimdeki kalabalıklar, gökkuşağının renklerinden dökülüyor bizi anlatan sevdalara,
Kaşıntısı tutmuş uyuz bir köpek kaşınıyordu kıyıda,
Bir sandal barınağında adam demli çayını yudumluyordu,
Kalkıp dışarı çıktı, baktı etrafına şöyle bir,
Yastığının altından çıkardı kırkbeşkaliprelik kolt,
Bir şeylerden tedirgindi, belli etmemeye çalışıyordu,
Denizin dalgalarına baktı uzun, uzun,,
Felçli bir bahar dokunmasın saçlarımıza
Yüreğim zonkluyor kentin gürültülerinden
Asıl beni ürküten şey bu değil,
Ağzımızdan içeri giren
Yanık barut kokusu olmasın gökyüzü,
Zindan ejderha ağzında bir çürük diş imiş
Ölümün alnımızdan öptüğü bir zaman geçmiş,
Dışarıda erguvan ağaçları, içerde yazılan şiirmiş,
Mülteci bir yalnızlıkmış namluya sürdüğümüz fişek,
Böyle mi olmalıydı mavilerin gökyüzünde bıraktığı iz,
Dışarıda değilim gülüm
İçerdeyim biliyorsun,
Yani cezaevinde
Ne yapardım biliyor musun
Yani ben dışarıda olsam diyorum
Sadom ve gamora değil elbet bırakıp gideceğim kent,
Birazdan kalkıp gideceğim,
Ufak adımlarla, topal adımlarla,
Sadom ve gamora değil elbet bırakıp gideceğim kent,
Yinede geriye dönüp bakmaya cesaretim yok..
Martılar çığlıklarını sabah vakitlerine vidalamışlardı o gün,
Ölüler yüklü bir gemiye bindiler önce,
Yuvaları bozulmuş akrepler dolaşıyordu kulaklarının içinde
Zaten öfkeli ve tedirgin idiler,
Git başka duvar dipleri bul kendine ölecek,
İdam gölgelerinden topladığımız hayatı yıkacak,
Şehir kapatılıyorken tuğladan yapılmış evlerin üstüne,
Salıncaktan düşen çocuklar büyürken göğsümün üstünde
Hangi rüzgârı tutsam kış esiyor saçlarımda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!