Kan lekesi sürüldü mevsimlere,
Durup dururken düşman olmadık
Eylüllere.
Üniformasız bir gün istedik,
Uykusu kaçmış göklere
Ben yolda yürürken de ölürüm mavilere
Kelepçeden öbür tarafa ertelenmez aşklar,
Hangi sabaha uzansam esmer bir gürültü çalıyor kapımı,
Aklımı yalnızlıktan üşüyen serçelerden çekiyorum,
Denizler boşuna çekiyor suyunu gözlerimden,
Bulutsuzluk öncesini yaşa
Alnında büyüsün özgürlüğün coğrafyası,
Mavinin en keskin çizgisinde yüreğin
Kahramanca türküler söylesin
Yüzünün tuvaline tarih,
Aşkı gravürlesin.
Ben ki ne Roma’ yım, nede Neron
Umudun aynasından bak gözlerime
Beni düşün kimsesiz akşamlarında
Ben ki sahilleri talan edilmiş
Üşüyen bir şehirim avuçlarında
Yokuşlar bitmedi,
Saldım gitti çocukluğumu deli ırmaklara,
Ağlamak tufandır nergislere her kıyamet sonrası,
Cennete kurban olurum
Karartma gözlerimi güneşe
Kâbusun adı yaşamak,
Bitmez sanılan muammalı bir dekordur hayat,
Sukutun penceresinden kafayı dışarı uzatıp,
Neler oluyor yahu demek de değildir hayat…
Yazılması oldukça zor bir şiire başlıyorum,
Ismarlama tebessümleri silip çehremden,
Artık gökyüzü sağır,
Hantal kuşlar biriktirmiyorum cebimde,
Saldım gitti
Akıp giden deli bir ırmağa ömrü
Oturup çiçeklerin vitrininde
Düşler kurmaktayım
Ayrılıktan anlamam,
Cennet cehennem değil yolumda ki kılavuz
Rüzgârın vurur Musa’dan saçlarımıza
Başımı çıkarsam Tur dağından arşa
Nuh’un gemisi geçer evimizin damından,
Bir vaveyla kopar
İnsanın rıhtımından
Uzaklaşır kelebekler
Belki kendini bulursun
Sefil çocukların
Ekmek bulamazlığında
Kulaklarımın sağırlığında doğum yapıyor yarasalar
Bir ayaz soğuğunda açılıyor
Üstü kaygılarımızın,
Sırtımızı yaslayacak yer yok,
Ayaktayız,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!