Formatları belli idi hayata uyum yasasının,
İyileştirilmiş bir adam olacaktık
Uzatmayacaktık boyunu fazla dilimizin
Tırnaklarımızı keser gibi kesecektik
Oturup evlerde kanepelerin üstüne TV. Seyredecek
Karanlıkta çekilmiş bir fotoğraf yüzüm,
Çılgın dalgalara savuruyorum küllerini düşlerimin,
Sabaha geç uyandığım saatlerde,
Yüzüme dokunuyorum varmıyım, bedenimde
Nerden inilir arzın merkezine,
Hangi merdiven çıkar gökyüzüne,
Kız kaçırma operasyonu
Sepetli bir motor
İki parkalı adam
Bir liseli kız
Belde akrep
Haydi rasgele yollar
Kim derdi ki bir gün,
Sığınıp karanlığın ışıksız odalarına,
Misafir olacağız Nemrut sofralarına
Kibirli firavunlar oturacak tahtına Yusuf’un
Yakup’un elinde kanlı gömlek hüzün.
Ah Can..!
Hiç sormaz oldun halimi
Epeydir gelmez oldu haberin
Sağmısın, ölümüsün bilmiyorum
Ah can..!
Biliyor musun ne haldeyim
Ateşleri üşütmeyelim yeter.
Gökyüzü mavisine
Yapıştırılmış gibiydi martılar
İhtilal görmüş bir akşam vuslatı,
Dökülüyordu Marmara’ya,
Ah kim tutabilir beni, atım Burak
Gök gri küllerinden arındı,
Silkelenip kuşlar döktü yeryüzüne,
Karabasan düşler çoğaldı evlerin içinde,
Komşudan komşuya gidemedi akıl,
Geçiyorum Fırat’tan Dicle’den
Ay koynumda gümüşten muska
Nil bekler beni asasında Musa’nın.
Peşimde akrep aşireti firavun.
Zamanı durdurduk,
Miraç ağzımda aşk ateşi.
Beyaz bir kefendir yorgunluk
Mavisi eskimiş yüreklere
Hırçın bir ırmaktır başkaldırı
Hınzırların yataklarına
Söğüt dallarında asılı güneş
Başı kesilmiş uyandığım her sabah
Adil değildi savaş,
Gün ışımayı unutmuştu yavaş, yavaş,
Zaman yatakların içinden fışkıran
Promete insandı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!