Eylül mehtap'ı ela gözlerinden dökülürken saçlarına
Ben ise gözlerine yazılmamış şiirleri yazarım
Biz olmuşken gönüllerimiz,sahilde dans ederiz kayalıklarda
Dudaklarımda bütünleşir,değdiğim her noktası teninin
Bir bakarım ay ışığında tek nefes seni çekerim
-Düşün ki Eylül ayı yaz sonu deniz kenarındayız biz
-Şimdi ben çalayım seni senden olalım bir baska ben
..
Sevgilim, gözyaşlarım düştü, düştü toprağa
Bir ikon oldu sanki, Bakiremin hüzniyle
Rüyalarımın resmi, ruhumun aynasında
Binbir gece hislerin titreşen öyküsiyle
İşte bunlar hayalim, bir cevap versen bana
..
Geçtiğim sokaklar eskiydiler.
Salaş dükkanların kapılarında yaşlı esnaflar.
Ve çınarların gölgesinde, ağustos sıcağında;
Nargile içip, tavla oynayanlar.
Sol yanımda lacivert, hırçın Karadeniz'im.
Hayır siz bilmezsiniz.
..
OYUN
Masamı ve sandalyemi denizin koynuna atıp,
Ayaklarımı suya vermiş düşünüyorum.
Yanımda soğuk biram, elimde kalan tek sigaram.
Dalgalar ıslak saçlarımı, rüzgar ruhumu okşuyor.
..
Şarkıların dalgalarına binip de sulara batıp çıkarcasına yine yüzmek istediğin anlar vardır hani....
Boğazına kaçan tuzlu suları şuruptan tatlı görüp yutmak istercesine kulaç atarsın hani...
Bir daha bir kez daha ayaklarını bedeninle birlikte ileri geri hamlelerle ötelere gitmek istersin hani...
Başını suyun altına soktuğunda gözlerini kapatmayıp dipte bembeyaz kumlarda ışık kırılmalarını görürsün hani...
Mavi serinlikte tirtir titremene rağmen saatlerce bıkmadan çıplak teninle suların dansını izlemek istersin hani...
Uzaklardan kokunu hissedip seninle birlikte yüzmek isteyen kırmızı barbun balıklarıyla çırpınırsın hani...
Her bir nefes alış verişinde kıyıya baktığında bir öncekine göre sahilden daha da uzaklaştığını farkedersin hani...
..
Lacivert
Cam kırıkları
Parmağın kesildiği andaki ağrı
Kanayan bekleyişler
Cesetler
..
İnsana renkleri verseler
Hangi renklerde anlatır kendini
Elimde fırça bir resim çiziyorum
Serperken renkler,kendime dair
İlk rengim siyah,ah o saçların siyah saçların
Kahverengi dünyam,pembe hayallerim
..
ENİS BATUR İÇİN GÖMLEKLER MESELİ
/Kum Döken Çöl Saati
Hiç kimse kendi ölümüne böyle korkunç kalkmadı
Benim yaşama oturduğum gibi... *
Burası orası mı? diye sordu çocuk. Evet, orası. Bu kadar dingin değildi lakin dedi büyükbaba. Çaktı toprağın göğsüne gök, oylumunu neşret dedi toprağa, çocuk yaşlanmalı artık, albüm açılmalı... Ceviz tanesini içine aldı toprak, yeşertti, kırdı kabuğunu, göğertti zârını ve kovuğuna bıraktı sonun ilkini anlatan kanlı divanı...Çocuk yaşlanmış, albüm açılmıştı artık...
..
Çok mu ağır geldi misafirin,
hemen sağır odalara kendini kilitledin!
Düş müsün,
gerçek misin çözemedim!
Kırık bir gitarın lacivert sesinde,
..
Yarınların rengini arıyorum
Çok şeyi bilmediğimi
Bildiklerimin yanılsama olabileceğini
Bilerek!
Koyu tonlar çıkıyor karşıma
Aralarında koca dağlar
..
Lacivert gecenin bir yarısında
Sevişirken çırıl-çıplak.
Aşk nağmeleriydi dökülen
Yaprak yaprak dudaklarından.
Kervankıran parıldarken gökyüzünde,
Lodos gibiydi nefesin
İsmimi fısıldayan.
..
Koyu lacivert gece sabahtan utanıyor
Seherleri en iyi yolda kalmış tanıyor
Çöl yangını neylesin hicranı tadan kula
Dıştan merhem faydasız yara içten kanıyor
Alnı açık olanlar başı yerde geziyor
Tesbihin ipi kopuk derviş bela seziyor
..
Toprağa düşen tohum suya değip kanarsa,
Bir canan sıcaklığı sarılıp sarmalarsa,
Tanrı bir filiz verir yazı yazar yaprağa
Rengarenk çiçek açar meyve olur dallarda.
Sevginin rengi yeşil,ormanlar ona bakar
Yağmura çağrı yollar, ırmaklar coşkun akar,
..
Yağmur yalnızlığı çöker.
Tedirgin bir sevinç,
Öpülesi dudağın.
Çocuksu tavırların,
Asi bir kısrak gibi başedilmez.
Lacivert gece.aya,
Ay, nur cemaline döner.
..
Gönlünde iyiliklerin gizlendiği
Damarlarındaki kan sarı – lacivert akarken
Su içer gibi hayat yaşayan
Bahtı kara olan bir genç...
Devrim için savaşan biri
Yurt sevdasına tutulmuş yürek
..
Arkamda Kozak yaylası dumanı
Ayaklarımda engin deniz
El oyası dantel kıyılar
Nazlı, nazlı süzülüyor sandallar
Başımda Madran dağlarının yeli
Karşımda Cunda adası
Boğaz köprüsü el vermiş lale adasına
Ali bey sevdalanmış Lale’ye
Sevda yolundan bağlanıyor Anadolu’ya
Lale adası telli duvaklı gelin
Lacivert mavi ege suları
Kız çeyizi köpük, köpük oya kıyılar
Martılar alıp götürüyor beni
Ömrümün nefeslenme aralığı
Cennet tepesinden seyrediyorum kendimi
Kara tombul bir çocuk başında simit tepsisi
Yeşil camiden Emir sultana
Simit satıyor…
Gölgeleniyor mavisi denizin
Lacivert sevdalara kesiyor her yer
Pır, pır fırıldak kovalıyor
Sığır güderken Fransızca grameri zorluyor biri
Seyrederken tahta oyuncakları
Beşikleri, kağnıları…
İnebolu yolunda kaçırıyor otobüsünü
Karabük’te kalıyor
Yatılı okul talebesi meraklı sığır çobanı…
Yırtarak lacivert maviyi
Süzülüyor köpük, köpük balıkçı motorları
Sesiz soluksuz gökyüzü
Kiliseler bekçisi kimsesiz adaların
Üzüm teğekleri yabani
Bostanlar yok olmuş
Yosun tutmuş bahçe duvarları
Kırlangıçlar yuva kurmuş saçaklara
Ayvalık cennet tepesinden bakıyorum hayata
Bir rüzgar esiyor hafiften
Kır düşmüş saçlarımda uçuşuyor yıllar
Sol mememin altında garip bir mengene
Hafif bir sızı
Deniz’imde çalkalanıyor umutlarım
Fırat suyunda boğuluyorum ansızın
Dalga, dalga sevdalarım
Çarpıyor kayalara
Yolcularım kalıyor yollarda
Kar boran kesiyor yolları
Gelincikler, nergisler, kır çiçekleri
Boynunu büküyor papatyalar
Ayvalık ta cennet tepesinde
Ben
Kimsesizim
Hangi taşa vursam kafamı
Hangi koyakta yitip kaybolsam,
Çok yüksek gökyüzü
Dingin deniz
Göz kamaştırıyor adalar…
25 / 06 / 2011 - Ayvalık
..
Dostum beni bul. Bul ve çıkar. Hayallerimde kayboldum. Yönsüzüm ve biçareyim. Bir tek sen bulabilirsin beni. Yitmeden ruhum, kaybolmadan aklım gel.
Neredeyim biliyor musun?
Bir yol kenarı, yolu ikiye bölen sıra sıra sokak lambaları. Zannedersin isli gaz lambalarını yan yana dizmişler. Ellerinden geldiği kadar aydınlatmaya çalışıyorlar beyaz çizgili yolları.
Sağımda; gök yüzünün rengini yansıtan, adını inkâr edercesine lacivert bir deniz, yalnızca sahile vuran beyaz dalga uçlarını görebiliyorsun, oturduğum kaldırım kenarında. Bir de tam karşımda, yağlı boya resimden çıkma, pastel renginde bir yakamoz. Dalga sesleri aşk şarkılarının melodisini andırırken sahil kenarında, su üstünde dans ederek eşlik ediyor parlayan ışıkları gece karanlığında.
..
Görecekliğimin tozlaştığı bir an
güneşin ısıttığı
kızgın kumların ısısını
çalmaya başlayan
lacivert karanlıklarda
Ak köpüklü dalga kırılmalarının
karşısında diz çöküp
..
bir sigaranın külünde söndü
bir asra damgasını vuran bu aşk
çok sevmek neye yarardı ki
o seni sevmedikten sonra
kader değişse
ne çareydi ki
..
Hiç bugün ki gibi delice yaşamadım seni
Bu kadar çok seni seviyorum demedim hiç
Bugün ki gibi uzun uzun sevişmedim ellerinle
Sevmedim dudaklarını
Gecenin puslu lacivert koyuluğunda
Hiç bu kadar tenimden ayrı düşmedim
Küller gibi perma perişan savrulmadım hiç
..


