Senin kıyısından geçtiğin, benim içinde yaşadığım şehrin adıdır hüzün
Nasıl anlayabilirsin ki söylediklerimden
Bir devir gelecek dedikleri,
devirdeyiz işte
Kalleş pusular atılmış her bir yana
Vurularak her gün yeniden
Mışıl mışıl uyuruz
Uzun sürmez geceler
Ve masallardan çıkıp
Gelir, yedi cüceler
Aydınlanır her sabah
Elma şekerini kaptırmamak için abisine,
yanımdan koşarak geçip giden bir çocuk gibi..
Yüreği ağzında her an
Ve ben ; Günbatımı restoranda bu akşam vakti
Hırçın dalgalar döverken kayalıkları,
Uzun yıllar oldu çekip gideli
Kapandı yaralar gelme aslanım
Akıllı azaldı, çoğaldı deli
Bozuldu buralar gelme aslanım
Seyis olamayan şövalye oldu
Bir kuş gibi çırpınan düşünceler içinde
Kaç gün ve kaç gece devam etti savaşımız
Bizi yere düşüren her seferinde
Bizi yenilgiden yenilgiye taşıyan
Yağmurlarda şemsiyesiz geçtiğim
Uzun yollar bir solukta bitti mi
Haylaz çocukluğum, deli gençliğim
Saklandı mı bir yerlere, gitti mi
Rüya gibi herşey, bazen bir kâbus
Kimbilir ölümüm ;
misilleme olacak belki hayatıma
Ve ilk defa yenmiş olacağım kabuslarımı.
Yoksul evlerin lambalari gibi cılız..
Aş pişmeyen ocaklar kadar soğuk, kederli
Enginlerde kanat çırpan
Yükseği nereden bilsin
Hele sen biraz palazlan
Uçar, dört yanı görürsün
Yol yokuşa dayanınca
Sapan taşıyla kırılmış camlarıyız.
Tütün sarıp içmekten yahut bir gün herşeyin düzeleceğini
beklemekten,
anası ağlamış yurdumun.
Yoldaşı oldum nihayet ;
Şifalı otlarda
Göğsünde gürültülü bir tren istasyonu
İner biner yolcular, herkes kendi yönüne
Kimi umut içinde, kiminin hazin sonu
Kader feneri yanıp düşüverir önüne
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!