Parkta,
bir veda gibi durduk karşılıklı,
ama içinde veda olmayan kelimelerle konuştuk.
Ben,
boğazımda bir düğümle
“Seni sevdim” dedim,
bilmem, kaç kere göğü yardım
dokundum yıldızlara
ve kaç kere çakıldım — son hızla
“bana bihabersin” deme
Soyunuyor dalların kışa
Dökülüyor yaprakların.
Açıyorum da avuçlarımı,
Yumuyorum hiçliğe.
Gözlerimi kapadığımda,
Buluştuğum diyarlar hiç masum değil
Tutuşturur da yakar ciğerlerimi,
Yaklaşma sevgili, sen de yanma.
Uç git buralardan,
Kimsenin gölgesi üzerime düşmüyor
Canımın içi, söyle
Söyle, n'aparım ben bu kimsesizlikle
Etrafımdakiler bir toz bulutundan hallice
Nereye gideyim şimdi, söyle
Hangi şehir kabul eder beni?
ne olur bana vicdandan bahsetmesin kimse
gecelerden gecelere,
uyudum ve uyandım...
tekrar tekrar.
onlar şarkılarını mırıldandılar.
Aslında Meyus pek göz önündeydi.
Evet belki biraz kendi halindeydi,
Diğerlerinin aklı beşse
Meyus’un aklı bi’ beş karış daha yükseklerdeydi.
Belki çok karanlıkta
Göğüs kafesimi parçalarcasına,
Şişen ciğerlerimin, hiddeti kime?
Neye böylesine tıkanır da nefesim
Düğüm eder boğazımı söyle.
Her mevsimi, çıplaklığıyla selamlar dallarım,
Bugün varım, kahretsin yarın da öyle.
Ne kadar süreceğinden bile bi'haber,
Bir yolculuğun içinde
Ve cam kenarını bile tutamamışım,
Vah halime.
Öyle ya da böyle
Hırıldıyor ciğerlerin
Yapma bunu kendine.
Keşkeler dönüyor dolanıyor
Ah keşke içinde bu parlayan,
Bu harlayan ateş,
Damarlarında akan ve karışan kanına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!