Gün çekilince dağlarımdan orman gözlerine dalıyorum
Tenimdeki garip sızıyla düşlerinin sarnıcında uyuyorum
Gecelerinin kentlerinde yaktığın çoban ateşine yürüyor
Eşsiz kardelenlerin yetiştiği uzak ülkene kulaç atıyorum
Bütün tanımları aşka çıkan, doruğunda paylaşımların dupduru aynasının yansıdığı eski zaman sevgilerinin düşünsel temaslarında, günlük güneşlik bir yaşam alışkanlığında ilkel sevdalarla yıkarım her sabah yüzümü. Ereksiz sancıları taşıyan bütün kervanlar ulaşınca çağlar ötesine ayaklarımdaki berelerle, yüreğimdeki sevgilerle ve kollarımdaki kelepçelerle anıların sessizliğini de dillendireceğim elbet.
Uzaklarda, çok uzaklarda güneşin küçük heykellerinin yapıldığı ülkelerde, bir çingene yüreğinden aşkı dinleyerek, her acının sevdadan kaynaklandığını öğrenerek, ölümlerdeki gizi, sevgilinin dudaklarındaki sancıyı öğreneceğim. Yıllardır yüreğimi harlayan bu belirsizlik ayraçlarından tüm inanışlarımı çıkaracak, etiketi üzerinde olmayan aşk pazarlarında şiirlerimi satacağım.
Birdenbire vurdu gün isigi yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her sey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye basladi duman topraktan;