Ruhumun ufkuna, bir ağırlık indi,
Ayrılık, bir örtü gibi serildi üzerime.
Çehrenin kıvrımında, kâinat yitip gider,
Gürültüsüz, ürkütücü, koyu keder sofrasında.
*
Ey oradaki!
Görüş alanıma, perde çekildi.
Soluğumda, onun fısıltısı duyulurken,
Erişilmez,
Bir melodi, kalbine yazılmış bir sevda bestesiydi.
*
Karanlık anlar sümbül, karanlık anlar zambaktı,
Sadakatin çehresine, iki ışıltı döküldü,
En verimsiz ruhları bile, canlandıracak bir merhametle.
*
Filiz, durduğu yerde hoştur,
Rayihasını, evrene dağıtır,
O esansa, bürünmüş loşluk,
Şafak vaktinde, çırpınan pervaneler,
Sevdanın nefesine, senin özünü getirir.
*
Menekşeler, vaktinden evvel beliriyor,
Ayazın ortasında,
Sanki, mevsimin değişimini haber veriyor.
*
Yeni bir dönem mi bu?
Yoksa bu aldatıcı aydınlık, sizi de mi yanılttı, seyyah kanatlar?
Tipinin içinde, yaban otları filizlendi,
Beni yaralayan, senin o suskunluğundu.
*
Devrik ifadelerin karmaşasında,
Karanlık süzülüyordu bakışlarımdan.
Karanlığı endamına,
Aydınlığı zülüflerine sürüyordum.
Mehtap, her zamankinden daha keskin, üzerime yansıyordu.
Pervazıma ilişen kumru, senin adını fısıldıyordu.
*
Her zamanki gibi, gizemli duruyordun.
Aralık kalmış, o eşik.
Ey loşluğun incisi, gizemin sende dursun,
Usulca beni süzen o nazarın,
Sokağıma vuran, o eşsiz parıltı,
Ne olur, eşiğini kapama.
*
Sokağına, meraklı esintilerle vardım.
Binlerce ateş böceği topladım ve avuçlarına bıraktım.
Zifiri karanlık, senin nurunu haset etti ve eşiğinde sabahladı.
Kayıt Tarihi : 15.11.2025 20:40:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!