Koğuş / öykü Şiiri - Filiz Kalkışım Çolak

Filiz Kalkışım Çolak
66

ŞİİR


134

TAKİPÇİ

Koğuş / öykü

Gök devriliyor mavi yeşil kubbelerden, arş kan ağlıyor, yağmurlar göçüyor yine yüreğimden; karanlığın telaş telaş elleri şafaklarımın rahminde bak! Ey felek şuramda parçaladığın ceninlerim çırpınıyor. Cam kesiği sivriltilerinde, kırmızılı; renkli gözlerinden ürküyor gece ki lâl dilleri sus pus melâikelere şeytanın dölünden ölüm yağıyor. Titriyor on birinci koğuşun duvarları, ranzalarda yorgun çatırtılar Ayşe’nin tel tel saçları boşluklarımın çığlıklarından dağılıyor. Bu çıkmaz, bu çukur, labirent, acılarımı dindirecek morfin damarlarıma, Allah’ım ! diye haykırıyor içime masumiyet. Kara, buruşuk suratsız iri iri benli, pis elleri Memnune gardiyanın; kadın mıydı gecenin kör vakti sahi! Göğsüne çöküp çöküp Ayşe’nin ,her çığlığında jopun ‘’jap jop jup ‘’sesinden aldığı hazın yüzündeki hali Remziye karısının. Ahh!Ayşe’nin bedeninde sönen sigaraların köz köz mührü şuramda yüreğimde derinleşen lâv sancılarından akıyor!Gelinciklerimin duruşunda kanıyor asumana dolan bakışları Ayşe’nin!Acıyan soluğuma toprak dolduruyor!...
Direndikçe Kürt İzzet’e bacaklarını ikiye ayıran ana olacak o şeytan azmalarının bedeninden yedikleri kanlı lokmalar, kirpiklerinin uzandığı bucaklara kan sağıyor körpe gelinin.’’Kesiversem kör bir jiletle gırtlağımı yığılsam helaya öyle !Ben Jandarma Komando Er Turgay’ın gencecik karısı!’’ diye düşünüyordu ki gözlerinde ki kararlılıktan duvarlar çatırdıyordu. Kocası Şemdilli kırsalında şehit düştüğünde henüz gebeydi Ayşe! Turgay’ından kalan tek hatırasıydı ona karnındaki doğmamış yetimi. Hayata onun varlığıyla tutunuyor doğacağı günü sabırsızlıkla bekliyordu.Yukarı tarlanın başında sütsüz İsmail ,ne karnındaki bebeğe acıdı ne şehit eşi oluşuna.Ayşe’ye tecavüze yeltendiği esnada, Ayşe yerden aldığı taşı İsmail’in başına vurmuş İsmail kansızını orada geberivermişti.Sütsüz ,şerefsiz ırz düşmanının tekiydi.Kimse sahip çıkmadıysa da leşine jandarma haberi alınca ,Ayşe tutuklanarak ceza evine gönderildi. Böylece ceza evi günleri başlayan Ayşe’nin yaşam mücadelesinde verdiği en zor karanlık günleri de başlamış oldu. Tek tesellisi karnındaki bebeğiydi hapiste eziyetlere zulümlere bebeği için katlanıyordu.İki de güzel dost edinmişti kısa süre içerisinde .Namusuna iftira eden ve yuvasının yıkılmasına sebep olan yakın arkadaşını bıçaklayarak öldürmüş üç çocuk annesi kadersiz Fatma’yla ana kız gibi olmuşlardı.Fatma onu kollar gözetirdi.Birde Nejla ablası vardı. Kendisine sıklıkla şiddet uygulayan eşini, yine kendisini öldüresi dövdüğü bir gün kendini korumak için eşinin başına vurduğu set bir cisimle öldürmüş ,iki çocuk anası garip bir kadındı.Ardında evlatlarını bırakan yüreği yaralı bu iki kadının bu karanlık ölüm çukurunda tek tesellisi Ayşe’nin doğacak yetimiydi. Bebeğin o karanlığa ışık getireceği günün heyecanını yaşıyor o günü iple çekiyorlardı.Koğuş Ağasının bitmek bilmeyen eziyetlerine bebek için katlanıyorlar yarına umutla bakıyorlardı.Güzel bir dostluktu onlar için ,kapalı kapılar ardında herkese nasip olmayan. Ancak, herkes Fatma’yla Nejla kadar iyi değildi. Remziye kadınlar koğuşunun ağası, ömür boyu müebbet yemiş zalim orta yaşlı defalarca hapse girip çıkmış bir suç makinasıydı. Herkesin canını yakmaktan aldığı haz zalimliğine zalimlik katan biriydi.
Avluya çıktıklarında ilk görmüştü Ayşe’yi İzzet Ağa ,erkekler koğuşunun puslu penceresinden. Uyuşturucu sevkiyatından defalarca hapis yatmış cani bir ölüm makinasıydı. Haliyle erkekler koğuşun ağasıda oydu. Remziye ve diğerleri herkes onun emrindeydi. O ne derse orada o olurdu. Gardiyanlar hatta hapishane müdürü dahi onun emrinde çalışıyordu. Söylenenlere göre bazı geceler müdür koğuşa kadın getirilir; İzzet Ağa içi eğlence tertip ettirir ,hapishanenin kuytu bir yerinde Ağayı kadınlarla görüştürürmüş .Tabi durumdan herkes oldukça memnundu .İzzet Ağa hepsini paraya boğmuştu ki paranın satın alamayacağı hiçbir şey yoktu etrafında!
Ayşe güzeldi ,minyon açık tenli renkli gözlü çok genç, hatta çocuk denilecek yaşta bir kadındı. Ailesinin de onayıyla on altı yaşında evlenmişti Turgay’ıyla ki henüz on sekiz yaşındaydı. Ayşe’yi görünce İzzet kudurmuşu çoşmuş, gözleri fal taşı gibi yerinden fırlamıştı.Gebe oluşunun şehit eşi oluşunun hiçbir önemi yoktu, onun için..Çok geçmeden ,Remziye karısına haber saldı baş gardiyanla..Remziye karısı Ayşe’yi yanına çağırdı .Cüretkar üstü kapalı tehditkar bir şekilde Ayşe’ye, ‘’İzzet Ağa seni görmüş beğenmiş ,seninle görüşmek ister, karşılığında seni memnun eder, bak buraların kraliçesi olursun ;gençsin güzelsin akıllı ol ,aksi halde sürünürsün, karnındaki velede de yazık olur !’’diyerek kesesinden çıkardığı bir tomar parayı Ayşe’ye uzattı. Ayşe delirmişti paraları Remziye karısının yüzüne çarparak, yüzüne tükürürcesine Remziye karısına gözlerini dikerek yere tükürdü. Duymamış olayım Remziye abla ,diyerek koğuşa girdi köşesine çekildi..Fatma, hemen yaklaşarak ne olduğunu sordu. Ayşe durumu anlattı.Fatma çok şaşırmamıştı aşağı yukarı isteseler de istemeseler de koğuştaki genç güzel kadınların hepsine sahip olmuştu İzzet Ağa.Çünkü güçlüydü herkes onun emrindeydi..Parasıyla oradaki herkesi satın almıştı.Fatma’yla Nejla , Ayşe’ye durumu anlattı; yalnız başına tuvalete çıkmaması gerektiğini , hatta uyumaması gerektiğini söylediler..’’Mutlaka sana bi şey yapar yaptırır ,aman Ayşe temkini bırakmayalım !’’diye Ayşe’yi sıkıca tembihlediler. Bir kaç gece geçmişti aradan ,o gece gök gürlüyor şimşek çakıyor ,bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Çok dikkatliydiler kaç gecedir neredeyse üçü de uyumuyordu. O gece bir sessizlik kaplamıştı koğuşu, Ayşe birkaç günün sessizliğine aldanıp bir şey olmaz düşüncesiyle, uyuyup kalan Fatma’ya ve o gün koğuşun bütün işlerini yapan Nejla’ya kıyamayıp tuvalete tek başına gitmeye karar verdi. Remziye’nin emrindeki Kezban’la,Rukiye pusudaydı.Hemen sinyal verdiler birbirine, birisi usulca gardiyana haber verirken diğeri Remziye’yle tuvalete gidip Ayşe’yi gaspettiler. Ayşe çırpınıyor, ancak ağzını kapayan Rukiye iri yarı bir kadındı.Güçlü
olmasına rağmen Ayşe’yi zor zapdediyordu. Remziye durumu hemen kontrolü altına alarak Ayşe’nin karnına bıçağı dayadı ‘’sesini çıkarırsan karnındakini delik deşik ederim !’’dedi.Yavrusuna bir şey olmasın diye sustu .Bebeği kıymetlisiydi Turgay’ından kalan hatırası canı her şeyiydi. Fazla geçmeden baş gardiyan Memnune beraberinde Rukiye’yle içeri girdi. Usulca kapıya yaklaştılar Ayşe’yi bir kolunda Memnune diğer kolunda Remziye sessizce koğuş koridorundan çıkarttılar. El kadar kadını ite kalka sürükleyerek sorgu odasına çektiler. O esnada Ayşe yalvarmaya başladı.’’Yapmayın , acıyın karnımdaki sabiye ne olur; sizde kadınsınız ,sizde anasınız Allah aşkına yapmayın!’’diye parçalanıyordu. Ancak Ayşe’nin onca yalvarmasına direnmesine rağmen kısa süre içinde İzzet Ağa içeri girmişti .Yaşlıca ;iri yarı, pis bıyıkları ağzına girmiş ,göbeğinden önünü görmekten aciz ,boğazının altından sarkan bir karış gıdısı ,buruşuk kapkara iri iri lekeli bir suratı, kalınca parmakları ,pisleşmiş elleriyle tam bir eşkıyayı andırıyordu. Ayşe o kadar çok korkmuştu ki yavrucak korkudan altını ıslattı.Çelimsiz bacakları titriyor o masmavi gözleri korkudan yerinden oynuyordu.Tek düşündüğü evladıydı.’’Ne olur yapmayın ,ben şehit eşiyim, Allah rızası için karnımdaki bir şehidin emaneti, ne olur bırakın beni, kulunuz köleniz olayım, ne isterseniz yaparım, ne olur!’’diye feryadediyordu. İzzet Ağanın beraberindeki adam dışarıya çıkarak kapıyı beklerken; Rukiye’yle Kezban da koridoru tutmuş gözcülük ediyorlardı.Remziye cigarasını yaktı, Memnune Ayşen’in ellerini arkasına getirerek bağladı . Ayşe’nin başındaki yazmayla Ayşe’nin ağzını sıkıca kapayan Memnune Ayşe’yi tek hamlede yere düşürdü.O esnada Ayşe çırpınmaya başlayınca, Remziye üzerine çöktü böylelikle İzzet Ağanın işi hayli kolaylaşmıştı .İzzet Ağa körpecik kızın göğüslerini açarak ısırırcasına emiyor; iki acımasız kadının bu vahşete işbirliğiyle, kurbanının bir bacaklarına bir göğüslerine gidip geliyordu. Ayşe delirmiş gibiydi .Ancak, acısı içinde patlamış bir mavzer gibi ,içi kan gölüne dönmüş, o halde hala evladını düşünüyor; gözleriyle adeta yapmayın diye merhamet dileniyor ağlıyordu. İzzet Ağa nihayet muradına ermiş Ayşe’ye sahip olmuştu. Ayşe’nin çırpınışları bitmiş umutları sönmüş ; dününü, bugününü ,yarınını, her şeyini kaybetmiş gibiydi.Her yeri çürükler içerinsin de kalmıştı. Orada per perişan yatıyordu ki dışarıdaki adam elinde ,adam bir çanta parayla içeriye girdi. Remziye’yle Memnune paraları paylaştılar o pis kokuşmuş koyunlarına para torbalarını sokarak Ayşe’yi o halde halde karga tulumba hücreye getirip kapattılar. Ayşe bütün gece kendinden bi haber yığıldığı yerde yatıyordu.
Nihayet sabah olmuş sayım için herkes kalkmış hazırlanıyordu ki ;Ayşe’nin olmadığını gören Nejla ve Fatma büyük yıkıma uğramışçasına, Ayşe’yi arıyor onu soruyor sağa sola saldırıyorlar, Ayşe nerede ona ne yaptınız diye Remziye’nin yandaşlarına sataşıyorlardı. Remziye ve işbirlikçileri oldukça sakindiler sanki hiçbir şey yokmuş gibi ;a Ayşe nerede, arayın bakın sizde, diye yandaşlarına mahsustan talimat
veriyordu! Çamaşırhanede tuvalette avluda hiçbir yerde yoktu Ayşe!. Para hepsini pamuğa çevirmiş haberimiz yok diyor , hatta telaşlanmış gibi Fatmay’la Nejla’yı teselli ediyorlardı. Nejla kapıya vurmaya başladı çıldırmış gibiydi‘’gardiyan gardiyan diye bağırıyordu!’’Gardiyan geldi ‘’ne var ne oldu dedi!’’
’’Ayşe nerde ne yaptınız ona Memnune ,zalim Memnune nerdesin, ne yaptınız Ayşe’ye diye bağırıyordu Nejla!’’Memnune geldi bir kaç jop darbesiyle beraberindeki gardiyanlarla Nejla’yı düşürdüler. Fatma yapmayın ne olur diye yalvarırken ,Remziye pişkin bir şekilde ;affedin Memnune gardiyan arkadaşın sinirleri bozuldu siz bize bırakın biz sakinleştiririz diye göz kırpıyordu Memnune’ye!’’
’’ Memnune ,Ayşe cezalı kuralları ihlal ettiği için hücre cezasında !’’dedi. Tabi durumu anlamışlardı. Ertesi gün öğlen üzeri kapı açıldı. Ayşe yüzü gözü mosmor içeri girdi.Fatma ile Nejla yerinden fırladılar ne oldu demeye kalmadan Ayşe kanlar içinde yere yığıldı..Ne yazık ki oracıkta bebeğini kaybetti.! Çok zor bir doğum oldu ,Hatice Ana zor doğurttu onu ,çünkü karnındaki beş aylık bebek ölüydü .Revir doktoruna çok geç haber verildi.Doktor geldiğinde Ayşe’nin durumu iyi değildi.Çok kan kaybetmişti. İlk etapta hastahaneye kaldırılması gerektiğini söylesediyse de doktor , ne olduysa Ayşe’nin tedavisine revirde devam etme kararı almıştı. Neyse ki birkaç gün sonra Ayşe kendine gelmişti.Ancak bebeğini kaybetmenin derin üzüntüsüyle öylesi bir sessizliğe boğulmuştu ki saatler sonra çığlık çığlığa haykırarak bebeğini ne yaptıklarını soruyor kendini yerden yere vuruyordu.Durum ancak Ayşe’ye şakinleştirici yapılmasıyla kontrol altına alınmıştı.Gardiyanlar ,Ayşe bebeği doğurduğu gece hapishanenin arka bahçesine gömmüşlerdi.Ayşe aklını yitirmiş gibiydi kucağında bir paça bezi kundaklamış onu çocuğu sanıyordu.Ağlıyor hıçkırıkları hiç dinmiyordu.Artık hapishane kurallarına uyum sağlayamıyor sık sık gardiyanlar tarafından joplanıyordu.İzzet Ağa durumdan haberdar olduğu halde Ayşe’nin aklını yitirmesini önemsemiyor canı çektiğinde Ayşe’yi istetiyordu.Her defasında biraz daha kötüleşerek dönen Ayşe artık hiçbir şeye tepki vermiyordu. Fatma çok üzülüyor ancak elinden hiçbir şey gelmiyordu.İçeri gireli tam sekiz ay olmuştu.Cezası toplamda beş yıl on üç gündü.Sesi sadece yağmur yağdığında ortaya çıkıyor ,feryat figan ağıtlar yakıyor sanki aklı başına gelmiş gibi ;’’karnımdaki emaneti şehidimin oyy ,mapus damlarının arka bahçesinde , oyy dinmeyen göğsüm ,evlatçığım benim minik yetimim oğlum .kaburgaları yüreğime batan ceninciğim , göğüslerimden ak sütüne kan sıçradı a oğul ,şafaklarımın gözlerine kanlı karıncalar üşüştü, oy ellerimi tutmayan parmakların, gözlerime bakmayan gözlerin, kara topraklarda çürüyen kalbin ,canımda köz köz yanan acım ,evlatçığım garibim kimsesizim oyy!’’
’’Lifor kokulu Remziye, kara buruşuk elli benleri irinli katil ,bebeğimin kordonuna lokmasını banıp yiyen kana acıya doymayan Memnune ,ağzından salyalar akan ana
olacak katil, kendi yavrularını ezan vakti yiyen yılanlar!diye haykırarak’’ağlıyor dizlerini dövüyordu. Fatma’yla Nejla bir taraftan sakinleştirmeye çalışıyor diğer taraftan sus ne olur Ayşe ,etme bi kötülük yapacaklar sana endişesiyle ,Ayşe’yi susturmaya çalışıyorlardı. Remziye ayaklandı gardiyan ‘’alın bu deliyi buradan!’’ dediği esnada o minik kadın devleşti, çırılçıplak ayakları ,yırtık fistanın içinde incecik gövdesi, saçları yüzünden aşağı Remziye’nin üzerine öylesi yürüdü ki ;boğazına yapıştığı gibi Remziye’yi neredeyse boğuyordu ki ,yandaşlarının ve gardiyanların beline indirdikleri tekme ve darbelere dayanamayıp bayılmasıyla ancak Remziye’yi elinden aldılar. Öyle güzeldi ki saçları o gün yine hücreye kapatılmıştı ve gece boyunca yağan yağmurun çatıya vuran sesleri arasında mapusun her köşesi Ayşe’nin ağıtlarıyla inliyordu. Sabaha karşıydı Memnune yanındakilerle hücreye girip Ayşe’nin saçlarını dibinden kesti. Söylentilere göre çok iyi bir meblağa sattı Memnune saçlarını Ayşe’nin.
Oysa Ayşe!Turgay’ının bakışlarıyla tarardı saçlarını.Taze gelin soluğuna salardı sevdiğinin saçlarını ak sineden aşağı döker öylesi çalımlanırdı erine!..
Ayşe koğuşa geri döndüğünde durumu daha da kötüydü.Revirde verilen sakinleştiricilerle uyutuluyordu.Doktor dahi para uğruna onurunu namusunu vicdanını İzzet Ağaya satmıştı.Ayşe’nin akıl hastanesinde tedavi edilmesi gerektiğini biliyor ancak Ayşe’yi o uygunsuz şartlarda kendince sakinleştirerek tedavi etmeye çalışıyordu. Belki de canına kıymasını bekliyorlardı. Ya da her şeye razı gelip hepten susmasını!Ayşe sürekli ağlıyor arada ninni söylüyor doktorun kendisine verdiği bir oyuncak bebeği ,bebeği sanıyor kendini avutuyordu!Kimse duruma ses çıkaramıyordu. Hatta karşı koğuştan bir kadın, İzzet Ağa ve adamları tarafından defalarca tecavüze uğramış kimden hamile kaldığını bilmediği bir çocuk doğurmuş ,demelerine göre çocuk doğduktan bir süre sonra ortadan kaldırılmıştı ki ,çocuğun akıbeti kimse tarafından bilinmiyordu .Sakinleştiriciler Ayşe’ye iyi geliyordu ancak yağmur yağdığında her defasında önüne geçilemez bir kriz geçiyordu.O gün ,hava ağırdı ,yükü belli çoktu ,derken hafiften yağmur yağmaya başladı.Ayşe yemeğini yemiş sakin sakin oturuyor başını ranzasına yaslamış kucağındaki oyuncak bebeğe bir şeyler anlatıyordu. Aniden şimşeğin çakmasıyla şuurunu kaybederek bağırmaya başladı.Elindeki oyuncak bebeği yere attı.’’Nerde benim oğlum, bebeğim ağlama, açın kapıları bebeğim ağlıyor duymuyor musunuz!’’diyor başını duvarlara vuruyordu!’’ Fatma’yla Nejla’nın yardımlarıyla zor sakinleştirildi. O gece sabaha kadar yeniden sakinleştirici verilmesi suretiyle ancak uyuyabilmişti. Sabah daracık pencerenin demir parmaklıklardan kendini göstemeye yüz tutunca tüm koğuş sayım için avluya çıkmış sadece temizlik nöbeti olanlar koğuşta kalmıştı. Ayşe ise hala sakinleştiricilerin etkisiyle uyuduğu için gardiyanların izniyle uyandırılmamış kendi haline bırakılmıştı. Koğuşta temizliğin devam ettiği esnada Ayşe uyanmıştı. Temizlik yapan arkadaşları ‘’Ayşe sende çık haydi
,herkes dışarıda teneffüste ,hava alırsın çok hırpalandın a canım!’’demesiyle tamam diyerek solgun ancak uzun zamandır yüzünde hiç olmayan bir tebessümle uzunca koğuş arkadaşlarına bakarak dışarıya yöneldi. Bedriye söylenecek gibi oldu Allah Allah bunda bir hal var ha Şerife peşinden mi gitsek!’’Ne olacak gayri, avluya çıkıyor garip, yaşadığı onca şeyden sonra daha ne olacak ki!’’dedi.Haklısın kardeş diyerek Şerife’yle işlerine döndüler.
Ayşe koridorda ilerlerken aniden tuvalete yöneldi.Kuş sesleri duyuyordu her yemyeşildi.Zeytin ağaçları çiçek açmış anemonlar dağların eteklerinden fışkırmış sanki Ayşenin yüreğine göğün masmavi ırmaklarından serenatlar akıyordu.Turgay geliyordu omzunda çapası.Ispanakları çapalamış Kırkoluk’ta Ayşe’yi bekliyordu.Yaz yüzünü henüz göstermeye yüz tutmuşken; bademler çiçeğe durmuş, tomurcuklar bahar dallarında adeta kuşlarla düete tutuşmuşlardı .Kurbağa seslerine karışan rüzgarın sesi sonra o bastıran ağustos senfonisi, incir bahçelerinden, dağlardan tepelerden tüm Bozdağan’ı esareti altına almış ağustos böceklerinin inleyen nağmeleri, kanal boyunca sazlıklarda yüzen yaban ördekleri, bitmeyen hayaller can eriğine ilk aşerdiğinde hamile olduğunu bilmeyen körpe gelinin başında çiçek açan sarılı yazması ,boncuk boncuk gözlerinde titreyen Turgay’ın yüreği…
Fakir anacığı babacığı ,erkek kardeşinin bağlıkta çalıp söylediği türküler, alıp Ayşey’i sonsuz bir huzurun kucağına getirivermişti.Tuvaletin tavanından geçen demir boruda salıncak kurdukları zeytin dallarının yelleri esiyordu sanki ,Ayşe’nin kısacık saçlarına! Eliyle saçlarına dokundu sonra sustu sustu tüm sesler ,arka bahçeden gelen o ses,bebek ağlaması bastırdı bastırdı da bastırdı çınlayan ruhunun dehlizlerine !
Kayboldu tepeden tırnağa incir ağaçları dağlar kayboldular, yeşil tepeler kurudu ,kökleri zeytin ağaçlarının, kapkara bir duman kapladı olduğu yeri Ayşe’nin .Her yer dümdüzdü kül toz içerisindeydi.Demir borulara baktı baktı, iç çekercesine eski yamalı fistanının kemerini çözdü , klozet kapağının üzerine su bidonunu koyarak üzerine çıktı. Boynunda asılan Turgay’ının künyesini öptü ve kendini oracıkta demir boruya asarak yaşarken çırpındığı hayatına çırpınarak son verdi. Avlu teneffüsü bittiğince herkes içeri girdi.Ayşe’nin olmadığını görür görmez Nejla ile Fatma endişe içerisinde birbirilerine baktılar ki tuvalette bir çığlık koptu.Oraya koştular .Ayşe’yi o halde görünce Fatma fenalaştı Nejla bağıra çağıra ağlıyor arkadaşını kemerden almaya çalışıyordu. Gardiyanlar geldiler Savcı’ya haber verildi.Öncesinde herkes tembilendi.Herkes ağız birliği yapmış gibi akli dengesi son zamanlarda bozulmuştu ondan intihar etti dediler.Fatma daha fazla dayanamayıp durumu anlatmak isteyince ,Remziye tarafında geri çakilip .’’eğer ötersen İzzet Ağa kızını dağa kaldıracak!’’ diye Fatma’yı tehtit etti.Bunun üzerine susmak zorunda kalan Fatma ve Nejla arkadaşlarına yapılanlara
kendilerine ve diğer mazlumlara yapılanlara boyun eğmek zorunda kaldılar, tıpkı diğerleri gibi!
O gün bugündür ,Ayşe’nin ağıtlarıyla inler on birinci koğuşun duvarları.Kötü hastalığa yakalanarak acılar içinde ölen Remziye karısı Ayşe’nin adını sayıklaya sayıklaya yattığı yerde çürüyerek can vermiş.’’Yapma, Ayşe dur ,Ayşe boğazımı sıkıyor, susturun şu künyenin şıngırtısını ,susturun şu bebekleriii!’’diye bağıra çağıra azap içisinde öldü. Memnune madde bağımlı oğluna para yetiştiremediği için kendi öz oğlu tarafından boğazı kesilerek öldürüldü.Cesedi günler sonra evden gelen kokular sonucu komşuların şikayet etmesiyle bulunmuştu.İzzet Ağa’yı hasımları mapustan çıktığı gün bir restaurantta yemek yerken adamlarıyla taradılar.Remziye’nin yandaşları Rukiye ile Kezban ,diğer mahkumalar tarafından şişlenerek öldürüldüler.Gel zaman git zaman ,mapus damına ne zaman yağmur yağsa arka bahçeden gelen ceninlerin ağlamalarına karışır Ayşe’nin ağıtları !Hatta geceleri arka bahçeden gelen bebek ağlamalarını bastıran kadın çığlıkları ağlama sesleri işittikleri söylentisi dolaşıyordu mahkumlar arasında!
‘’ağlıyor ak gagalı güvercinleri çocukluğumun, babamın ak ak ellerinde sarmaşık gülleri can veriyor, kardeşlerim anam babam oy, kan damlıyor umudun kırılan kanatlarına ,serçeler vurgun yedi suyumda,bir garip emzikle bir zıbın anamdan, kurulmuş idam sehpası , istemem yağlı urgan son dileğimdir; Turgay’ım ,Turgay’ımın künyesinde salındırsınlar beni ,bebemi kuzumu gömdükleri çukura varsın leş niyetine atsınlar Turgay’ımm sevdiğim, kara gözü erim, askerim şehidim; affet beni civanım bebeğimizi koruyamadım!’’…
Ah kaderin bozuk çarkı ;burası on birinci koğuş dostlar ,burada nazlı sevdalıların ırzı ifalı namus uğruna düşülen bu damda namusun ırzı iki kere ifalı! Burada kan ,burada gözyaşı açlık zulüm, tepesinde insanın dönüp duran kuşlar, dinmeyen sesler, yağmurun insanın ruhunu kamçılayan hıçkırıkları ,günahlar idam sehpasını tekmeleyen cellatların karanlık yüzü ,ezan doğmayan pencereler…Burada boynu koparılan gençlikler, ezilen serçe yavruları!...
Burada ısınır ,anaların bağrında çatlayan dere taşları ,şafağın bükülen boynundan asılır insanlığın yok edilen künyesi ,utanır kader adı mahkuma çıkan kurbanlardan ,kan sızar anaların sinesinden ceninlerin inip ağzı açık çıkmayan soluk soluğa çıkmayan canına… rüzgarın nefesinde ninnilenir boş beşik tıngırtıları! ‘’çıktım köyün kırlarına baktım erimin yoluna ağlıyor kuzum Ahmet’im Mevlâm memeye bir süt ver.

''USARE SAYI:28''

Filiz Kalkışım Çolak
Kayıt Tarihi : 26.5.2022 23:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    Okudum...
    "Çıldırdım!"

    Başka ne diyebilirim ki?
    "Parayla doyan, parayla gömülenlere!"

    Cevap Yaz
    Filiz Kalkışım Çolak

    vatan yüreğiniz varolsun hocam

TÜM YORUMLAR (2)

Filiz Kalkışım Çolak