Düşünür de çıkamazsın işin içinden
Ne yaptığın hesaplar
Ne ortadaki ihtimaller
Ve sonuçtaki gerçekler,
Hep mi böyle ki hayat
Hep mi sana bana sürprizler
Sabaha çıkmaz korkularım
Genç ve yorgun bir kalpte uğurlarız sonsuzluğa,
Sebep oldukları, varlığından eski
Bilmem ki kaç satır sürer bu gece,
Ne demek için yan yana gelir, bunca hece
Saçları ağarmış ümidimle ben yine anlatacağız
Senin duymadığın sesler duyuyorum.
Görmediğin yüzler var etrafımda.
Bilmediğin kışlar sokuluyor,
Ruhumun açlığına.
Yine sen söylersin bir şey
Susarım yine ben
Bilmediğin
Sessizliğimde aradığın soğukluk
Uçuşan küllerinden öte değil kalbimin
Son gün bugün,
Yarın böyle olmayacak,
Kuşlar gibi, enginler gibi, rüzgarlar gibi özgür,
Güneş gibi, yıldızlar gibi parlak,
Okyanuslar gibi derin ve sonsuz,
Zaten yoktu son bir sözüm.
Bakamaz, susar kalırdım karşında.
Sormadın da zaten.
Bilirsin sen bana göre olmadığını,
Ucu yaşlı veda satırlarının.
Yaka paça götürüldü gençliğimiz.
Birkaç düz adamın aklıydı,
Karşısında durup söz istediğimiz.
Yine de;
Gecenin geçmeyen saatlerinde…
Kırılan kalemler zihinlerde…
Dalga seslerine boğulduğumuz yerde…
Neyin medetiydi üç beş düşünenden umulan?
Yanılmak gibisin, benim için.
En çok bildiğini sandığın şeyleri,
Birden öğrenmek gibi.
Dokunmak gibisin,
Hiç bir yasanın izin vermediğine.
Yalnızlık mevsimi uzun sürdü bu sefer.
Kimsenin görmediği, duymadığı bir yerde,
İki üç anının hatırına yaşıyorum galiba.
Etrafıma örülmüş metrelerce karla,
Karanlığın en beyazına gömülmüş,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!