Bir gül gibi dokunmadan sevdik,
Kırılmasın diye rüzgârdan sakındık.
Gözlerimizde büyüttük, yıldızlarca,
Ve gün geldi, solduk içlerinde.
Bir damla su gibi avuçta tuttuk,
Çöl sıcağında gölgeye yatırdık.
Yol olduk, iz olduk, sığındılar,
Sonra bir kurşun gibi geçtiler içimizden.
Sözlerimizi sustuk, fırtına geçsin diye,
Kendi yaralarımızı saklayıp gülümsedik.
Geceler boyu dua gibi adlarını andık,
Ama bir beddua gibi çöktü üzerimize.
Kendi ışığımızdan verdik onlara,
Üşümesinler diye ateşler yaktık.
Biz yanarken ellerini ısıttılar,
Sonra küllerimizi savurup gittiler.
Yollarına serdik en güzel düşleri,
Onlar yürüsün diye taşlara sustuk.
Ne zaman yürekleri üşüse,
Bizden bir parça koparıp örttüler.
Adlarını anarken içimiz titrerdi,
Sonsuz bir sadakatle baktık yüzlerine.
Ama bir gün döndüler ansızın,
Ve en derin yerimizden yaraladılar.
Sevdamızı, inancımızı, sabrımızı,
Bütün güzel yanlarımızı verdik.
Ama ne verdiysek fazlaydı onlara,
Yetemedik, tükendik, unuttular.
Bir uçurumun kenarında durduk,
Elimizden tutarlar sandık.
Oysa gözlerimizdeki son ışığı da
Alıp giderken bile hiç bakmadılar.
Biz kıyamadık, hep affettik,
Her darbeden sonra daha çok sevdik.
Ama en çok kıyamadıklarımız kıydı bize,
Ve en büyük acıyı en sevdiklerimiz verdi.
Şimdi geçmişin yankıları içimizde,
Bir duvarın soğuk yüzü gibi sessiz.
Öğrendik artık, en masum görünenler,
Bazen en büyük ihaneti saklar içinde.
Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 28.3.2025 04:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!