Satrançta tutuklandığı nazi sorgulamaları sırasında sorguculardan birinin cebinden çaldığı satranç kılavuz kitap sayesinde kafeste boğulduğu hiçliği tutunabilecek kadar hayata kazandırmak için çarşaftan satranç tahtası ve ekmek kırıntılarından oyun figürleri yaparak bütün yazılı oyunları ve hamleleri ezberler. Bu da zamanla can sıkıcı hal alınca kendi kendini ikiye veya siyah beyaza bölerek aklını yitirecek çılgınlıkta , uyku aralarında dahi kan ter içinde kalacak, bardağı uzanıp kavrama yeteneğini odaklandığı travma kabusunda yitirecek ve yıkılıp devrilene kadar zarar vermenin cinnet derecesinde kendini bozguna uğratmaya azıp manyaklaşacaktır..
Aslında bu gizli intihar döngüsünü Zweig, kitap yazma veya illa bir şeyler yazma baskısına her sanat dalında kendini en iyisini yapıp üretmek kıskaç kelepçesine mahkum edenlerin çokça yaşandığı korkunçluğu kendinden bilip tanıdığı şablondan özetle,Satranç oyuncularının hikaye dramına aktarıp uyarlamıştır bir gemi yolculuğu öyküsüyle yazdığı SATRANÇ adlı romanda yine kendisini Amok Koşucusu’n daki gibi anlatıcı olarak başrole alan Stefan Zweig.
Vahşi, kendinden geçmiş, kendi kendini imha etmek için satranç komasına girerek ölmedikçe ordan çıkamayan; dünyadan izole, eşyasız, mobilyasız, kirli, kapalı, karanlık sadece baktığı zaman yangın merdivenini gören tek pencereli bir hücrede yaptığı muhasebecilik döneminde Hitler Gestapo’ sunun farkında okudukları fakat nereye aktarıldığını bilmedikleri para kaynağına ulaşmak için toplama kamplarına değil , özel mahkumiyet hücresine kapatarak aylarca sorguladıkları zindan bir yerde tam da yaşama son anda sayesinde tutunduğu ve artık bilindik oyunların tatmin etmediği kendi kendini yenmeyi keşfe çıkan satranç derinlerine daldığı yerden çıkamayıp ölüme gidecekken, sorgucuların farkına varıp yatırdıkları bakımlı klinikte aylar sonra sanki ölmüş de yeniden dirilmiş gibi yeneden içmeden kesilen bayılma travması sonrasında başucunda duyduklarına inanamayarak yavaş yavaş usulca ve temkinle gözlerini açarak karşısında duran hemşireye sevindiği, ilk defa kadın görmüştür Dr.B.
O kadar ki, sorgu zamanlarının bir an önce bitip hücresine kendi kendisiyle satrançta boğazlaşmaya dönmeye can attığı; ve temizlik yapıp yemek getirmek için gelen gardiyanın orda geçirdiği kısa süreli vakte dahi tahammül gösteremeyerek kabusa kapanmanın ardından iyimser ve güler yüzlü insan sıcaklığını çoktan unuttuğuyla geçirdiği sinir krizi cinnetiyle gardiyana hücreye bir fırsat geldiği rutinler sırasında satrançtaki rakibi sandığı algısıyla saldırarak , “ yap artık hamleni alçak hortlak” deyişi, onu bakımlı, aydın, geniş ve kafessiz pencereden kayıp dünyanın güzelliklerinin ve sakinliklerinin göründüğü doktor nezaketlisi hastane odasına taşınmasına sebep olur Dr. B.
Rakibi oyun tahtası ve figürleri olmayan yere kendi hayalini koyarak ikiye böldüğü siyah beyazlığın her ikisini birden, hem ruhen hem bedenen satrancın sırrı gizemindeki bütün atak kurgu oyun ve hamle ihtimallerini ve evrensel sonsuzluğunun tüm bilinmezlerini hayalinde düşünüp kafasında canlandırarak keşfetmeye aklını yitirme pahasında kurban ettiği, piyon, kale, vezir, at, şah ve piyadeler onun hayatını esir alan tek düşüncesi ve dünyasıdır artık.
Tekrar hatırlamadı veya oynaması durumunda aynı derin bunalım, buhran ve baş edilmesi güç sinir krizlerinin kucağına düşme tehlikesi olan hastalıklı korkuları ve bağımlılığı vardır artık.
Bir de Czentoviç vardır…
Yugoslav, orta halli teknecinin oğludur. Babası dalgalı denize açıldığı sırada büyük bir geminin ağır çarpması sonucu parçalanan teknesinde ölümünden sonra onu evlatlık alan köyün kilise papazı korur kollar eğitir ve büyütür. Temizlik bakım tedarik düzenleme gibi kilise hayatında yapılacak ve örülecek bütün işleri hiç bir itiraz göstermeyip aksaksız yerine getirmede uyumlu itaatkar olmasına karşın her şeyi ağırdan alan, çok az konuşan, hiç kimseyle sosyal ilişkisi ve çevresi olmayan; papazın tüm titiz çabalarına rağmen alfabeyi ve okumayı bir türlü kavrayıp ilerletemeyen ilgisiz donuk durağan ve hantal biridir Czonteviç.
Fırsat bulduğunda papaz köydeki Jandarma çavuşuyla satranç oynamaktadır. Czentoviç’ de onların kenarına büzülüp sessiz suskun hiç yokmuş gibi başını eğdiği ve gözlerini ortada dönen oyuna kilitleyerek onlara olan biteni izlemekle onlara eşlik etmektedir. Bir gün tam oyunun ortasında köyden birinin öldüğü ve gömülmesi için kilise papazı cenaze yerine acil çağrılınca, papazı beklerken pipo içmekte olan Jandarma çavuşu hiç kımıldamadan satranç tahtasına gömülecek derecede ilgiyle bakan Czentoviç dikkatini çeker. Anlıyorsa oynamayı ona sorduktan sonra utana çekine satrancın balına geçen tembel Czentoviç papaz dönene kadar sayısız rövanşla çavuşu darmadağın eder. Papaz gelince onun satrançtan anlar okuluna hayret ettiği gibi, defalarca yenilerek çavuşun akıbetine uğrar. Derken küçük çaplı şenlikler festivaller pazarlardan sonra şehir şehir ve en nihayet dünya turnuvalarında rakip tanımayan şampiyonluklar yaşadıkça, sıradan ve düşük otellerde kalarak hem para biriktirme servet edinme tutkusunu artırır , hem de kalın kafalı oluşunu sıradan insanlar dışında çok az konuşarak ve kimseyle ilişki kurmayarak örtüp saklar, satrancın getirdiği şöhret sayesinde ve başka hiç bir yaşam biçimi tanımadığı için her şeyin balı ve sonu satranç olarak bilir, kendini herkesten değerli ve üstün olduğunun kibirine kaptırır.
Güney Amerika’ ya giden gemide düzenlenmiş olan turnuvaya katılmak için o da vardır. Stefan Zweig bu kalın kafalı fakat dünya ünlüsü olan kişiyi tanımak için bahaneler arar.
Mc. Conner satranç tutkunu aynı gemide iş icabı bulunan ve yenilgiyi yahut kaybetmeyi asla sevmeyen iskoçyalı tüccardır. Onunla tanılan Zweig herkesin göreceği yerde oyun kurarak Czentoviç’ in ilgisine ulaşır. Her ikisine karşı para karşılığına oynayan Czentoviç onları ilk elden sonra yenilgiyi sindiremeyen Mc. Conner’ in ısrarla talep ettiği ikinci rövanşında Dr. B oradan geçerken verdiği oyun taktikleriyle ne dediyse aynısının gerçekleştiği hamlelerle berabere biten oyundan sonra, yalvar yakar Czentoviç’ le karşılaşmasını isteyerek sadece bir kere şartına razı getirirler . Karşılaşmada Czentoviç kaybeder. Fakat kazanmanın akıntı seyrine kapılan D.r B her hamlede kontrolünü ve kendini kaybettiği sanrıların hastalıklı halinin komasına girer çünkü olabilecek en bıktırıcı ve patlayıp saldırganlaşacak derecede aklını ve bilincini yitirme travması yaşadığının ağırdan alma davranışıyla Dr.B.’ nin cinnet geçiren açık ve zaafiyetinin farkına varmıştır Czentoviç.
Birinciyi satrancın bütün bilindik bilinmedik hamlelereyle silip süpürüp yendikten sonra Dr. B. , Czentoviç’ in İkinci rövanş isteğine yok diyemeyerek kapıldığı ve korktuğu başına gelmiş, saplandığı cinnette eli ayağı ve hatta dudakları titreme komasıyla aklı zihni birbirine karışıp dolaşan hummadan tekrar sinir krizinin dibine düşmüş, rakibinin bitmek ve geçmek bilmeyen sakin kasıtlı sessizlik ve yavaştan alma taktiğine kendi kontrolünden çıkarak kabusunda depreştiği sabırsızlıkla tıpkı sorgu hücresindeki travmanın tekrarındaymış gibi durmadan terliyor, ayağını yere vuruyor, endişeleniyor, yerinde duramıyor, bardak bardak su içiyor, her molada heyecanı ve kalp atışları gittikçe artan hızlı adımlarla kriz zamanında olduğu gibi sigara odasına kendini atarak ileri geri gidip gidip gelmektedir Dr. B.
Oyun ilerledikçe günler haftalar aylarca kendini boğup öldürürcesine hiç kimsesiz ve sürekli Nazi Gestaposu’ nun işkence veren sorgulama hücresinde dünyadan hayattan her şeyden ve herkesten kendini koparıp içe kapanarak kendi kendini yenmenin dramatik kabuslu girdabına girer Dr. B. Artık bulunduğu yeri kişileri oyunu algılayamayacak derecede hiç bir davranışı ve hamlesi hiç bir bir anlam ifade etmeyen derin depreşmeler içindedir. Yüzünden okunan öfke komasındaki sakinliğini yitirdikçe konuşmaları seğiren dudaklarının titremesi artar, kekemeliği başlar, konuşması bile anlamsızlaşır. “ artık hamlenizi yapın “ diye ağırdan alarak humma cennetine sokan Czonteviç’ e kalkıp bağırınca durumun farkına varan Zweig, sorgu hücresinin gardiyanına çullanıp saldırdığının aynı kendini kaybetmişliğini görerek yanına sokulup oyuna son vermemesi halinde kötü gidişin kendisinde eskiyi tazeleyen acıyla dolu korkunç felaketler travmasına sürükleyeceğini fısıldayıp Dr. B. yi kapıldığı cinnetten vazgeçmeye ikna eder.
Yukardaki işin özeti niteliğindekileri satırları tekrarla:
Kapıldığı ve kapandığı mutlak başarı grafiğine, rakipsizlik üstünlüğüne şöhret olma gösterişine kibirlilik kaprisine ve kusursuzluk mükemmeline hangi meslek dalında olursa olsun akkını fikrini emeğini duygusunu bilincini vicdanını hayatını düşüncesini ve insanlığını kaybetme pahasına ve kamçıladığı hummalı cinnet kabusunda kendi kendisiyle dur durak bilmeksizin ölümüne yarışmaya şartlanmışlığın takıntı saplantısını ve piyasa beklentisini doyurmak için kendi yazın dünyası deneyiminden çıkarımladıklarını ortaya uyarlamış bir romandır Zweig’ in Satrancı
Seyfi Karaca… Haziran/25
Kayıt Tarihi : 4.6.2025 15:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!