BİR DELİNİn HATıRA DEFTERİ’ nde Gogol..
Aksenty İvanoviç adında kalem dairesi memuru her güne tarih atarak tuttuğu Günlük’ ten kayıt altına aldıklarını romanlaştırır.
Pısırık, vesveseli, alıngan biridir Aksenty İvanov. Daireye kısa ziyaretinde görür görmez daire müdürünün kızına tutulur. Müdürü hiç sevmez, müdür de onu. Çarşı gezerken köpeklerin kendi aralarında yazıştığı mektuplardan kızın albayla nişanlı ve yakınlarda evlenecek ve birbirlerine çılgınlar gibi aşık olduklarını öğrenince durumu kabullenemez, daldığı düşünce sarmalında kendini aslında albay fakat şimdilik geçici katip memur olarak rütbeli üstünler sınıfından sanır. Sonra gazetelerden İspanyol kraliyetine kral arandığını okur. Bu sefer kendini aranan kral diye düşünür. Böyle böyle iş şirazesinden çıkar normal diye bir şeyi kalmaz, kendini dağıtır ipe sapa gelmezlere anormalleşir, aklına eseni hiç hayra yormaz, gördüğü halüsinasyonları güder kovalar, iflah olmayacak derecede de yüksek makam düşkünlüğü ve seçkin zümre hayranlığı vardır şube müdürü yardımcısı Aksentiy İvanoviç’ in.
Gittikçe gerçeklikle bağı olmayan algıladığı iç konuşmaları sanrısından ve sayıklamalarından daha da derinlere dalarak daireye gitmez olur işi gücü savsaklar. Sayıp sövdüğü dış dünya ortamına yabancılaşır. En başta hizmetçisinin hayrete düşüp garip tuhaf bularak anlam veremediği her gittiği yerde kendinin ayrıcalıklı üstün zümreden olduğunu kabullenilmesini bekler. Bazan şube müdürünün ricacı olarak daireye gelmesi için yaptığı çağrıya gırgır olsun diye gider fakat önüne yığılan dosyalara elini bile sürmez. Önüne konulan ve elini sürdüğü her işe kıytırıktan bir masa şefi gibi değil de kendini artık genel müdür yerine koyduğu Ferdinand diye adlandırıp imzayı basmaya başlar. Sıradılı davranışlarıyla gittiği her yerde herkesi şaşkına çevirir. Bunlardan biri de yatak odasında aynanın karşısında taranan genel müdürün kızıdır ispanyanın yeni kralı olduğunu ve kızın rüyasında bile göremeyeceği aklının da almayacağı mutluluk ve şatafata yaşatacağını söyler ona.. Bütün din adamlarının açgözlü, para ve şöhret peşinde koşan, çıkarı için anayı babayı bile satan sahtekarlar; ötekine sevdiğini söyleyenlerse aslında o kişiyi değil de , şeytanı sevdiğini kesin kanaatle inanır.Hiç giymediği iki çift takım elbisesinden birini terzilerin berbat eder düşüncesiyle kendi çabasıyla bozup kral pelerini yapar çünkü kral olmanın ilk öncelikli şartı budur.! Ortaya çıkardığı şeye evin temizlik ve mutfak gibi işlerini yapan Mavra görünce dehşete kapılır. O vaziyetle saraya gitmek için İspanya’ dan temsilcilerin gelmesini beklemeye başlar. Postahaneye gider İspanya’dan mektup filan var mı diye sorar, olmadığının cevabını alınca kendi oraya hiç gönderilmeyecek olan mektup yazdırır. Kendini İspanya sarayında hayal eder. Orda yediği dayağı yüksek rütbe alırken geleneksel bir ödül olduğuna yorar.! İspanya ile Çin’ in aynı ülke olduğu, yakında daha nyanın ayın üstüne oturacağı gibi sabık subuklarla kafayı günü meşgul eder. Ay, fıçı imal edenlerin yaptığı bir toptur, dünyanın altında ezileceğini düşünerek yüksek idareyi toplar, herkes telaşla dağılınca onu başbakan yine döver. Kafasını itirazına rağmen kazırlar.
Kitabın Bir Delinin Hatır Defteri bölümü, Gogol’ un kendi gerçek hayatında yaşadığı psikolojik sorunlar sırasında gözlemlediklerini başkasının adına hikayeleştirdiği; ve her seferinde akıl dışı şizofrenik hüsnü kuruntular sanrısındayken saklandığı masanın altından çıkarıldıktan sonra traşlı kafasına su dökülerek dayaktan geçirilen rutinde Aksenty İvanov’ un oradaki doktorları ve hasta bakıcılarını değişik kurguların değişik rollerinde tasarlayıp hayal eden olayın geçtiği gerçeklikse, bir akıl hastahanesi günlükleridir.
Öykünün bitiş bölümünü ‘ bundan sonrası ne olduğunu kimse bilmez ‘ diye sonlandırır Gogol.
Buralarda yazılı satırların birinde “ berber olsa bile her gün yabancıları traş eder, kendi saçı sakalı birbirine karışmış vaziyet gezer ve bütün namuslu Rus gibi geceli gündüzlü tam küfelik oluncaya kadar içer; her kopan düğmelerinin yerine iplik düğümleyip bağlayarak da hayat sürdürür ” diyen bir cümlede Yakovleviç İvan şahsında Rus toplumunu her tezatlığın uç ve ortak bileşeni olarak kısaca karakterize eder Gogol.
Dört başlıklıdır roman . ilki Bir Delinin Hatıra Defteri, ikincisi Burun, üçüncüsü Fayton ve sonuncusu Palto’ dur.
Bir başka şube müdür yardımcısı olan Koyalev ayaz bir gün - asla insan içine çıkamayacağı dört bir yana çırpınışlarla deliye dönüp gazete ilanları verecek derecede çareler aranmaya -burnunun yerinde olmadığını farkeder görür .
Uzun arayış ve telaşlı koşuşturmalar sonunda şehrin en meşhur köprüsünde tam da elindeki kağıda sarılı olan şeyi nehre atacakken tuhaf hareketlerinden ( sarhoşken traş yaptığı sırada şimdi kimden olduğunu hatırlamadığı burnu keşmiş olacağı korkusuyla, türlü dolambaçlı düşünceli yollardan en iyisini köprüden nehre atıp kurtulmakta çareyi gören ) şüphelenen polisin berberi inceleyip sorguladıktan sonra ortaya çıkar ki , kaybolan burundur kağıdın içindeki sarılı muamma.
Bulunan buruna sevinci anında kaybolur çünkü öyle yapsa olmaz, böyle çevirse bir türlü yerine yapışmaz. Üst kattaki doktor olan komşusu ha, hee, hım kem kümleri ederek olmaz, maalesef mümkün değilden yapıştırma işinin beş para etmeyeceğini, burunsuz yaşamaktan başka çarenin olmadığına noktayı koyar.
O ‘ ise bu pis işi kızını kendine yamamak için burnunu düşürme büyüsü yaptırdığına inandığı bayan Poddoçina’ dan şüphelenmektedir. Azar zehir dolu mahkemede hesabını soracağının mektubunu yazar kadına. Kadınsa ona neler saçmaladığını anlamamakla beraber, eğer ki kızıyla evlenme niyeti varsa bundan çok büyük mutluluk duyacağıyla mektubu cevaplar. Bütün kent bu haberin yayılmasıyla çalkalanır. Herkes burun üzerine kendi hayal gücünden ekleyerek çarşı mağazaların birinde geceleri şehri gezen burunun özel gösterime sergilendiği merakını görmeye kalabalıkların ilgi izdihamı yaşanır.
İlerleyen günlerin birinde erkence sabahleyin uyanır bakar ki, burun tekrar ve hiç eksiksiz yerli yerindedir. Sevincinden dört köşe olduğu savrulmalara çıldırır, emin olmak için evdekilere sorar . Ardından berber Yakovleviç traşa çıka gelir. Traş bittikten sonra giyinir kuşanır kendini göstere göstere burunsuz halindeyken yüzünü mendille sakladığı şekerciye uğrar, ardından faytonu doğruca bakanlık özel müdürlüğüne yanaştırtır çünkü yüksek mercilerden makam kapma iş takibindedir. Her seferinde burnu hep yerinde mi diye aynalara bakınır.
Bu öykünün de bitişini ‘ bundan sonrası ne olduğunu kimse bilmez ‘ diye sonlandırır Gogol.
Çertokutski Fayton bölümünün baş rolüdür. Silik , gösterişsiz , gözden uzak bir kasabada Zangoçun karısıyla gizli kaçamaklar yaşayan yargıçla beraber iki varlıklı sosyetesinden biridir. Oraya süvari alayının gelmesiyle kasaba canlanır , gösterişli davetiyeler verilen yer halini alır. Bu davetiyelerden biri de Generalinkidir. O gün yerler içerler kumar oynarlar, bol keseden herkes kendince hikayeler döküp boşalttırken, mermer heykel kadar güzel kadınla evli çiftlik sahibi ve her yerde bulunmayan Avusturya işi faytonu olduğunu anlatarak Generali bütün subaylarıyla birlikte evine yemeğe davet eder Çertokutski . Ama eve gitmesi bol mezeli içki masasından sabahı bulur. Daha o derinlere sızmış uyukluyorken Generalin konvoyu çiftliğe damlar. Davetten habersiz olan karısı silkeleyip uyandırdığında gelenleri ağırlamaya hiç bir hazırlığı olmadığı telaşıyla evde yok dedirterek kendisini faytona saklar. General ‘ lan bu ne biçim manyaklık hem yalvarırcasına davet et hem işim çıktıya ortadan kaybol, eh ne yapalım gerisingeriye dönmeden önce şu hüneri bitmez meşhur faytonu bir görelim’ der.
Ulaklar çömezler faytonu avluya çıkarır. Adam altına üstüne yayına okuna süsüne dingiline bakar, Çertokutski’ nin on numara diye anlata anlata bitiremediği şeyin Dörtbin Ruble değil yarısını dahi etmediğini, ama yine de belki iç kısmında olağanüstü ince işçilik olabileceğine bakmak isteyince, bir de bakar görür ki don pijama süklüm püklüm büzülmüş pörsümüş Çertokutski, kepazeliğin dibinde saklanacak delik arayanın sahtekarlığını titretmektedir.
Son bölüm Palto’ dur. Sabah git akşam gel memur hayatı monotonluğunda hiç bir kayda değer sevinci ve heyecanı olmayan, yalnızlıkla yaşlanmış, bekar olduğu kadar her kuruşunu sayarak bakırdan madeni paraları yarı aç yarı toklukta, zar zor gümüşe çevirdikten sonra daha sefil günlerin birikimi olarak kumbaraya atan Akakiy Akakiyrviç, yaklaşan soğuklarına dayanılmaz kışa zaten her yeri dökülmekte olan paltosunu elden geçirmesi için Petroviç’ e başvurur. Petroviç, sarhoş olduğu günlerde ne verirsen razı olan komşusu ve aynı zamanda terzidir. Fakat inadına günlerce uygun fırsat kollamasına rağmen paltonun ucuz işi tamirine yanaşmaz,‘ bunun ölüsü çıkmış yenisini dikmek şart’ cevabında ısrarcı olduğunu anlayınca tam bir açlık orucuna girerek ve tabut gibi hayatını kısıtlayarak yeni paltoyu diktirir Akakiyeviç.
Çalıştığı dairede bu değişikliğe herkes matrak geçse de kutlanması gereken sıradışı mühim sebep olarak görülür. Daire başkanı masrafı ve davetiyeyi Akakiyeviç’ in maddi durum eksiği yüzünden kendi üstlenir.
Yenilir içilir ve şehrin en gösterişli şatafatlı ışıltılı ordan ,karanlık sönük sisli ve sadece karakolun ışığı uzaktan göründüğü dar sokaklardan eve dönerken şehrin kopukları kuytu köşede yolunu keser Akakiyeviç’ in. Sırtındaki paltodan başka el koyacak bir şeyi yoktur onlarda yokluklarla ve güçlükle diktirdiği paltosunu sırtından sıyırıp soyarlar.
Karakola gider, daha üst şikayet merkezlerine derdini anlatır umar ki aradığı ve ona o güne kadar hiç yaşamadığı ve akla hayale gelmedik düşler kurduran hayata tutunmanın sevincini ve mutluluğunu yaşatan paltosunu bulmuş olsunlar . Bütün umut ve çabaları boşa gider. Hastalığı iflah olmaza artarak Tir tir titreyerek yaşadığı şoku, ayazı soğuğu sırtına sarar eve götürür. Yataklara düşer. Düştüğü çaresizlik ve hastalık sarmalında günden güne azap içinde tükenişin kabusunu yaşar. Baş vurduğu bütün çareler hayal kırıklığı ve umutsuzlukla bittişinin acısıyla boğulur kıvranır bile bile sanki kendini ölüme terkeder( Yaşar Kemal de Binboğalar Efsanesi’ nin sonunu baş vurup bel bağladığı bütün çare arayışlarından umutsuzluğa ve hayal kırıklığına bitip tükenmişliğiyle sabahlara kadar çıldırmışcasına ateşte demir döverek kendini ölüme terkeden ihtiyar yörük beyinin hazin hikayesini buraya bakarak esinlenip yazmış gibidir)sarıldığı kabus sanrılarıyla hasta yatağından kalkamaz ve hiç kimsenin ruhu bile işitip duymadan ölüp gider memur Akakiyeviç.
Romanın her bölümü devlet dairesindeki tek düze ve monotonluğu her yerinden fışkıran alt kıdemeli Rus memuriyet hayatının kokuşmuş çürümüş bütün çırıl çıplaklığını ele alırken, son üç bölümde kim ne derse desin gıkı çıkmadan kendine sövülse dahi herkese hak verip alttan alan ve her buyrulan işe amennacı sinik sessiz ezik memur kişiliklerinin son kertede biriktirdiği gerilimlerin katlanılmaz noktaya varıp eriştiği yerde artık hiç bir kaide kural ve usul tanımayıp her şeyi ve herkesi hiçe saymaya delirmişliğin dışa vurduğu hem sonu; hem de romanın ilk başlangıç öyküsüdür Bir Delinin Hatıra Defteri Gogol’ un
Nisan/25
Kayıt Tarihi : 8.5.2025 17:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!