Kitaba adını veren 1984 te ‘ Yenidil ‘ adı verilen ve Lideri Kutsayan Parti Devleti’ ni geri dönüşü asla mümkün olmayan sistematik olarak köklü değişimlerin yapıldığı tarihe dikkat çekmek için atılmış başlıktır.
Bu niyet eğitimin, dilin insanın daha da gelişimi yönünde değil, tam aksine A B C diye kataloğa ayrıştırılıp kategorize edilen dil alanında sağlık özgürlük eşitlik adalet barış mutluluk özgüven sevgi saygı gibi kelimelerin tümü düşünce suçu sayılarak konuşma ve yazım hayatından ölüm cezasıyla yasak edilip kaldırılmıştır. Yani Yeni Dil insanlar arasındaki iletişimi yok etmek için partiye bağlı lidere tapınan ve yeni insan tipini yaratmak ve yapılandırmak adına özel yaptırım metodlarıyla bilinçli olarak dayatılmıştır. Artık eskiyi hiç tanımayan, hatırlamayan ve hatta en sıradan evlilikler arasındaki cinsel ilişkiyi dahi partinin tarifesine aykırı olarak duygusal hazla yaşamayı sapkınlık sayan yeni insan modeli buradan döllenip kundaklanacaktır.
Bu başlığı atarken Georg Orwell, devrim öncesi anlam kavram içerik duygu düşünce alışkanlık bağlamında tüm yaşananları ve konuşulanları savunucularıyla birlikte topyekün imha ederek yerine partinin ve üst yöneticilerinin topluma dayattığı yeni iletişim algısını, yaşam biçimini, alışkanlıklarını ve dilini yapılandıran Sovyetler’ e uyarlayarak Çin Kültür Devrimi’ nden kopya çekmektedir.
1984’ e devamla…:
Antikacıda kiraladıkları derme çatma üst kat odasında artık sıradanlaşsan buluşmalarının birinde,aşağı damda sürekli çamaşır asıp şarkı söyleyen iri yarı kadına hayranlıkla bakarlarken duvardan metal kaplamalı bir ses artık oyunun bittiğini ve ‘ bundan sonrasına siz bir ölüsünüz ‘ dediğini duyarlar. Winston ve Julia’ nın zaten bir gün bir yerde ve şekilde başlarına gelecek diye bekledikleri ses, duvara asılmış resmin ardında gizli partinin onları başından beri yakın takibe almış tele ekranından gelmektedir. Sonu bilinen yerdelerdi artık. Kaçışı kurtuluşu imkan dışı kuşatılmışlıktan hazır kıta ekipler doluşur odaya. Ekip, Julia’ yı bu son kez görüşmeden sesini soluğunu kesecek kadar aşırı şiddet uygulayarak paketleyip götürürlerken, ekibin operasyon başı ve düşünce polisi, evini ondan kiralayıp şimdiye kadar buluşmalarına aracılık eden Antikacı Charrigngton’ dur. Dünyanın her yerinde O ‘ bilindik dayanılmaz kötü koşullu, ürperten tiksindiren ter ve kusnuk boğumuyla insanın nefesini kesen; fahişelerin eşcinsellerin hırsızların ve uyuşturucuların yanında siyasi suçluların da bir arada tutukluğu nezarethane aktarmasından sonra, darlıkta ve günlerce aç susuzluğa mahkum, elini cebine sokmasını ve oturağından kımıldamasını dahi yasakladıkları her taraftan izleyip gözetleyen tele ekranlarla donatılmış; hiç bir yerinden ışık girmeyen pis pasak bir hücreye tıkıp kapatmışlardır Winston’ u. Onun yalvarmalarına aldırış etmeksizin dişleri ağzından dökülünceye kadar yerlerde ezip sürükleyen coplarla yumruklarla ve demir tabanlı postallarla ölesiye dövülüp işkenceden geçmiştir. Haşada çeviren darbelere maruz kalmıştır. Şiddeti gittikçe artan boyutta korku, endişe, ağrı, açlık, panik, belirsizlik travmaları sarıp kaplamıştır ruhunu ve bedenini. Bütün bu derin travmalı kabusu susturup bastırmak için duvardaki fayansları saymak tek seçeneğidir. O’ Brien parolalı’ karanlığın olmadığı yerde buluşmak’ burası olmalıydı demek ki, çünkü zamanın kaç olduğu bilinmeyen bu zindanda ışıklar hiç sönmüyordur. Burada kaldığı süre boyunca sayısız kişiler getirilir ve götürülür. İçlerinde hatta partiye kökten inançlı ve bağlı, uykusunda kahrolsun büyük birader sayıkladığı sebebiyle kızı tarafından polise ispiyonlayan alt komşusu Parson’ da vardır. Kafa göğüs dirsek kol …. en küçük uyarıda gıcırdayan kapıdan içeri dalan işkence ekibi gardiyanların tekrar tekrar gün boyu dura dinlene tekmeler demir çubuklar coplarla karın kasık haya baldır kafa kol kaburga neresi rast gelirse işkencecilerin yoruluncaya kadar azap verici ekip çalışması seanslarıyla artık Winston’ un günü birlik rutin paket proğramı olarak bilincini yitirmeleri ve ayakta duramamaları yaşadığına, sözde örgüt lideri O ‘ Brien de katılır bu hücre defileli cinnet ve işkence konvoyuna. Çünkü tuzağa çekerek Julia’ yı ve Weston’ u yıllardır yakın takibe alıp izleyen O’ Brien, bütün bu cinayet çarkının en gözü dönmüş sistem celladı ve en önde gelen fanatiklerinden biridir.
O’ Brien iki aşamalı işkence ve sorguya çekme işinde hem sorgulayan ekibin başıdır hem de Winston’ a arka çıkan Koruyucu sığınak. Arada içeri dalan beyaz önlüklüler kırık çıkık var mıya bakıyor, nabız yokluyor, ölü mü sağ mı sallayıp dürtükledikten sonra işkenceye kaldığı yerden katlayarak devamına dosya kapatır. Sorgunun ikinci aşaması işkenceden daha çok uykusuz tuvaletsiz bırakarak her şeyi söyleten ve yazılı olan bütün suçlamaların altına imza attıran baskı yöntemlerdir. Tüm bu yapılanların amacı, eğer ki yaşamak istiyorsa kişinin kendini inkar ederek dayatılanlara boyun eğme kabulünü zorlayarak şart koşmaktır. İşin elektrikli işkence kısmınıysa bizzat O’ Brien rakiplerini inandığı şeyi inkar etmeden öldürerek kahramanlaştıran salaklığı değil, hem geçmişte hem de gelecekte esamesi okunmamaya yaşarken iddiasını kendi çürüten yolun yöntem ve taktiğini Windson’a hem anlatır hem de sorduğuna karşılık iki kere ikinin dört ettiğini cevapladığı sürece elektriğin amper şiddetini artırarak uygular. Çünkü parti şartına göre doğrusu tartışılmaz kimi zaman beş, kimi zaman üçtür fakat asla dört değildir duruma göre değişen iki kere iki. Karşıt aykırı düşüncenin dünyanın hiç bir yerinde varlığına tahammül edilemeyeceğinin, uygulamanın adını kişinin öldürülmeden önce içindeki bütün kötü, karşıt ve lüzumsuz olanları ateşe vererek kendi kabul iradesiyle partiyi doğrulayan, iki kere iki dört eder sapkınlığından bilinçli olarak cayan, insanlıktan çıktıktan sonra da işi bitirilen zihin biçimlendirmesi ( insan belleğini yoğun mesaili işkence masasında mayınlayarak zorakiye ikna etmeyi eze eze sıkılıp boşaltılan sevgi, cesaret, dostluk, merak, gülmek, eğlenmek, sorumluluk, dürüstlük ve merhamet gibiler yerine doğrusu yanlışı olmayan partiye ve lidere bağlı beyin yıkama yöntemi ) diye adlandırmaktadır hücre sorgusundaki Winston’ a işkenceci O’ Brien.
Yine O’ Brien kafa apısına göre ‘ İktidara sahip olmak sonradan bırakılmamak üzere ele geçirilmiş amaçtır. Amaçsa devrimi korumak için diktatörlük yapmak değil, diktatörlüğü kurmak ve korumak için devrim yapmaktır. Özgürlük Kökelik veya Kölelik Özgürlüktür derken kişinin tek başına asla ölümden ve tutsaklıktan kurtulamayacağı kollektif gücün korumacılığını Parti tarikatı içinde yok olup erimekle ancak kişinin özgürlüğe erişeceğini anlatır bahseder lafın devamına Brien.
İnsana hükmetmek zihinsel bilinç ve birikimini yok ederek kendi istediğini yerleştiren işgalle ancak mümkündür. Bu da sevgiyi adaleti saf dışı bırakarak nefret duygusuyla aşağılamak, acı çektirmek veya korku afyonlamakla olacak bitecek şeydir. Partiyle özdeş lidere bağlılığın dışında hiç bir bağ daha üstün ve öncelikli olmayacak. Çocuklar tavuğun altından alınan yumurtalar gibi merakı sevinci estetiği sanatı edebiyatı olmatan aile ilişkisinden koparılarak sisteme adanmış inancını benliğini ve varlığını yitirmiş kurbanlar halinde güvensiz ilgisizliğe parçalanacak. Ama sürekli gözden itibardan düşürülerek yüzüne tükürülecek düşman algısı, ve kolayca kullanılabilir muhalefet daima canlı tutulacaktır. ‘Öğrenme Kavrama Kabullenme başlığında, kitleleri özgürlüğü kaldıramayan , gerçeklerle yüzleşemeyen, kırılgan korkak kaypak cahil kuru kalabalıklar topluluğu olduğu sebebiyle yönetilmek ve kandırılmak isterler. Liderin parti ile özdeştiği otoriterlikler bu ihtiyacı karşılarken iknaya dönük üç aşamalıdır bu işkenceci yöntemleri’ demektedir O’ Brien.
Hücre günlükleri başladığından beri tabuttan çıkmış kir irin koku pislik içinde bedenen cılız yıkık harap düşkün çelimsiz bitkin çökük çarpık çurpuk kaburgaları sayılan ve dişleri dökülmüş kendi kustuğunun içinde debelenen, gerçeği ile yalanı artık ayırt edemeyen, sorguda herkesi ihbar edip ele veren, yalvarıp ağlayan, korkunç görünümlü hortlağı andıran ( paçavra giysiler içinde kemik yığınını ) ceset iskelete dönmüştür Winston.
Onun tekrar eski hayatına serbest bırakılması, içten gelerek partinin yenilmez yanılmaz yüce ölümsüzlük olduğuna ve parti lideri olan Büyük Birader’ in ( Stalin’ in) yine hiç bir kuşkuya yer vermeden tapınacak derecede sevmesiyle ilgili ve bağlıdır. Şiddeti sürekli artırılan en sonuncu aşamada bütün işkence şiddetini Julia’ yı kendi yerine koymalarının ihbarını ve satışını yapması istenmektedir Winston’ dan. Bu son aşamada adından hep bahsedilen 101 no’ lu oda vardır. Bu odada elektrikli kafesinin düğmesi O’ Brien’ in keyfine bağlı ve nice zamandır kemirecek ölü ceset arayan açlıktan kuduruk lağım sıçanları vardır. Kafesin kapısı açılmaya yakın korku ve kabus komadında aklını yitirecek duruma gelen Winston ‘ bana ne Julia’ dan, getirin onu benim yerime yatırın, bana yapacaklarınızın hepsini ona yapın, suçluyum, suçumun tümüne Julia sebeptir. Büyük Biraderi tanrı kadar seviyorum’ itiraf ve haykırışlarından sonra artık hayatının geri kalan her gününü kestane ağacının altında sürekli votkası doldurulan kadehlerle geçen; kulağı kazanılan zaferlere ve başarılara keskin; gayet dolgun ücretli maaşa talim eski çalıştığı bakanlığa yeniden geri döner.
Jula da aynı işkence ihanet ve Büyük Birader’ e tapınma itirafından geçmiştir. Birgün bir ara bir yerde tesadüfen rastlaşıp karşılaşırlar fakat artık onların birbiriyle paylaşacak derecede hiç bir ortak bağları değerleri hevesleri merakları ilgileri coşkuları duyguları heyecanları hazları tahammülleri ve birbirine duyacakları saygıları dahi yoktur artık.
Böylece noktalanır ve biter Orwell imzalı 1984. Sonuç olaraksa adalet dürüstlük doğruluk akıl fikir düşünce mantık vicdan özgürlük duyarlılık barış sevgi saygı bilgi hukuk eğitim sorgulama yüzleşme bilinç bellek irade liyakat gibi sayısız ve sonsuz değerlerle tarih boyunca kazanılmış insani zenginliklerden büyük bir yenilmişlik ve yanılmışlık duygusuna kapılarak içine düştüğü yoksunluk ve bocalamalar sonucu yazılmış bir kitaptır 1984. Orwell burada Winston baş rolü bağlamında kendi Oto Biyografik savrulmasını deşip didiklerken, derin devletlerin gizli haber alma örgüt elemanı ve keskin nişancısından hiç farkı olmayan suikast timi gibi, kitap boyunca hem anti sosyalistlik propagandası yapmakta, hem mutlak bir baş kaldırıyla proleter haklılığın kazanacağını savunmakta, hem üç dünya (Üç Büyük Güç Odağı) teorisi’ ni yüceltmekte, hem de insanlığın ve yer yüzünün Saygı Sevgi Doğru İyi Güzel diye hiç bir zaman hiç bir yerde hiç bir şekilde asla mümkünü hükmü ve sağlaması olmayacağının Hiyararşik Düzenine inanan ve idda eden saçma sapanlığına kafa karışıklığını kıvranıp sancımakta. Kurgu dizin eksenli 1984, düzensiz aralıklarla yayınlanan ideolojik dergi modunda insanı neresi gerçek, neresi gerçekle ilgisiz alakasız kafa bulanıklığının etrafından dolandırarak kendi zikzaklarında gezindirip yormakla gerildiği zembereği boşaltmanın siyah çukuru ve metalik belirsizliğinin kurak coğrafyasıdır .
Her yazdığı ve yayınladığı eserde Edebiyatla Felsefeyi ortak dilde ustaca kullanma becerisi ve birikimine sahip olmakla birlikte Orwell…
Kasıtlı kısıtlı ve adanmış suikastçilikle Sovyet tipi sözde Sosyalizm’in dünyadan ve toplum gerçekliğinden kopuk üst güruh yapılanmasını dayatarak ıskaladığı ihmal ve ihanetlere kin ve nefret kusarken,batılı soyan sömüren kapitalist ve Emperyallerin hiç bir cehennem cellatlığıyla ilgilenmeyip onları asimetrik psikolojiyle haklı masum kusursuz gösteren kendi karanlığından çıkışına çırpınıp debelenen 1984’ üyle Orwell, hiç bir insani değere inancı kalmamışlığa dair romandan çok doktrinsel öğretiyi aşılayıp mürit toplama niyetindedir. Bugünkü en başta batılı toplumlar ve buraya bağımlı sömürge veya yarı sömürgelerin hızlı ve çılgınca tüketime tutsak insan kalabalıklarının hiç bir konuda kültürel ahlaki felsefi hukuki onursal bilimsel ekonomik ve duygusal ortak değer inanç güven yakınlık saygınlık aidiyet samimiyet ve dayanışması olmamaksızın soyan sömürgenlerine tanrı gibi tapmalarının ( tecavüzcüsüne aşıklık ve kulluk sendromunun) nedeni ve kökeni, bu ve benzeri manipülasyon tetikçiliği sayesindedir.
Böylece bu sosyal siyasal kültürel ekonomik her konu başlığını yakın tarihle ilişkilenen 1984’ ü hiç bir bağnazlık, adanmışlık, fanatiklik ve önyargı kuşatmasının kağıt kırtasiyeciliğini ve kalemşörlük hamallığını yapmadan kendi akıl fikşr gözlemlerimle yordum deştim didikledim yazdığımla Orwell imzalı 1984 konu başlığını burda kapatıyorum.
Seyfi Karaca….. Nisan/25
Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 25.4.2025 16:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!