Hiç kuşkusuz kendi içinde içeriyi dışarıya dışarıyı içeriye baskılayarak her türlü sosyolojik çöküş travmasına davetiye çıkaran kapalı durağan hantal kokuşmuş sadece demir çelik betondan durmaksızın savaş sanayisine yarışan ve yatırım yapan, işlevsiz zorbalığı o güne kadar hiç görülmemiş aydınlık ilericilik toplumculuk ve sosyalistleşme bilimselliği olarak baskılanmış insanların tüketimine dayatan; ve gittikçe de alttaki yığınlaşmış çoğunlukla üstteki otoriter güruhun yaşam tarzı ve talepleri birbirinin aynısı olmayan çürümüşlükte kokuşmuşluk bağlantısızlığında kendi sonunu getireceği kaçınılmazdı Sovyetler Birliği’ nin. Zaten de bu birlik, küresel çapta kopmuş tutuşmuş dünya paylaşım savaşlarının sürüklediği zorladığı şekillendirdiği; ve özgürlüğü dayanışmayı barışı huzuru gelişmeyi aydınlanmayı kollektif hayatı sınıfsız ve sınırsızlığa toplumlaşmayı kısacası sosyalizm’ i tepeden tırnağa bilinçli donanımlı eğitimli farkındalıkla dileyen ve talep eden Devrim ‘ le gelmeyen suni sanal ve soyut bir olguydu.
Çünkü sağlam temellere oturmayan; sloganist teorik yüzeyselliğin iğretililiğine bel bağlayarak tarih boyunca sürekli çatışanları ulama ekleme yapıştırma yoluyla sağlanan siyasi BİRLİKLER, hiç bir temel dayanağı sosyolojik evrimleşmesi olmaksızın yaşam talepleri sadece sürünen ve sürüklenen mevcut sefaletini bertaraf etmekle sınırlandırmışlığa adını şeklini hangi markayla isimlendirirse isimlendirsin bozulup dağılmaya mahkumdur. Birbiriyle orta bağı, kader birliği yaşanmışlıklar birikimi ve özgeçmişi olmayan farklı yığınları yapıştırma tutkallama yöntemiyle sosyal ekonomik siyasi kültürel ve toplumsal birlikler olmayacağı gibi ( Soyet’lerdeki gibi ), ideolojik savında ‘ Ulusların Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı’ ilkesini bayraklaştıran Sosyalist terminoloji, en başta soyan sömüren ezen tacizci işgalci tecavüzcü kapitalistlere ve emperyalistlere karşı verilecek mücadele ile kazanılacak sosyal siyasi ekonomi ve kültürel özgürlüğün tanımlamasını yapıyordu. Emperyal zulmün her türlü kapı kulluğunu ve tetikçiliğini yaparak biriktirdiği uşaklık kuponuyla varılacak gidilecek ( şimdilerde kürt sorunu diye kotarılıp çok çıkar ortaklığına pişirilenlere markalaşmış örnekte olduğu gibi ) yer, hep yenilmiş savaşlar sonrasında azınlıkların haklarının gözetilmesi dayatmasıyla işgalcilerinin sömürge bağımlısı durumuna düşmüş koşullardan zayıfını gören her yağma yıkım ihanet ve işbirliği ortakçısının kotardığı icraatla, insanlığı huzura kalkınmaya mutluluğa barışa özgürleştirme onuruna değil, bölüşüp param parça edilenden bütün hayati değerlerine ve yaşamsal kaynaklarına çöküp çullanarak güdümlü ve kadrolu özel tetikçileri sayesinde toprak parçası koparmaktan başka bir şey değildir.
Çünkü..Neyi hangi değer birikimi, kararı, ilgisi, maksadı, yargısı, ilişkilendiği, gözettiği, bakış açısı ve yaklaşımıyla düşündüğünü eyleme dönüştürdüğü nedensellik esas belirleyici ve tayin edici unsurdur; adı adresi ne okursa olsun her türlü sorunların çözümleme ölçeğinde ve yapıcı olma çabasında kıstasa alınan ivme ve eksen. Tüm bunlardan yoksunsa eğer, önceki sefaletiyle sonraki akıbeti arasında hiç bir şeyi değişmeyen kurgulanmış tutkalla yapıştırılmış istismar maskesinde yeni tip toplum üretme ve fabrikalama adına yazılmış projelerin emperyal taslak ürünüdür gerek sosyolojisi olmayan özgürleşme, gerekse her şekil yapay meseleye markalaşmış soyut ( Türkiye güncelinde olduğu gibi ) bop siparisli SÜREÇLEŞMELER.
Kitaptan devamla…:
1984’ ün ele aldıklarına bakılırsa hiç kimse kendinden öncesini ve kendinin öncesini hiç bilmiyordu. Her şey sis perdesinin ardındaydı, dünkü geçmiş birbirine bağlı canavar aygıtlar ve robotik kadrolarca tamamen imha edilmiş, bugünse bilinmeyen bir tarih , yarınsa bugünü kesinlikle imha edileceği besbelli, yalanla gerçeğin ters yüz edilenleriyle Kapitalist batıda kendi içine koyduğu yasaklarla kapalı ‘ Demir Perde’ diye adlandırılan; Başkanın her dediği kutsal ve parti devleti her şartta yüceltilen hücre yaşantısının esaret çarkı ve mahrumlar mülküydü. Orda düzene adanmışlar üretmenin ötesinde hiç bir şeyin insanca normalleri yoktu.( bu satırlara bire bir özdeş günün yeryüzü özeti ve günceli olanlarını hiç görmeden veya ilerde olacakları görmezden gelerek üstüne çöküp çullandığı Sovyetler’ e kendini kaptırmış kapışmışlığıyla Global Ölçekli Dünya Esaretini tanımlamış ve tarif etmiş sanki Orwell)
Büyük Birader diye şifreleyip tanımladığı Stalin, Goldstein diye kodladığıysa Troçki’ dir 1984 adlı romanda. Katharina ise boşandığı ilk kendi ilk karısıdır, gerçek hayatta aynı şeylere birlikte inanıp İspanya İç Savaşı’ na milis olarak birlikte katıldıkları ve daha taaa oradan beri Sovyet düşmanlığına bütün ideallerinden bıkmış yılmış vazgeçmiş Orwell’ in. Her gün Büyük Birader’ e ve Parti’ ye ters gelen bir tanıdık figürünü yiyor ve kestane ağacında herkese göstere göstere telef ediyordu devrim. Mezara gönderileceği hazır belli olanların yanınaysa kimse yaklaşıp aynı karede görünmek istemiyordu. Sanatçılar alanı ve konusu ne olursa olsun formatlanmışı yapmaz veya bekleneni icra etmezse ısıtıp ısıtıp kendini tekrar etmeyi gündeme getirse de, bu saf dışına koymanın geniş kapsamlı ve donanımlı imha makinesinde düzene kurban ediliyordu her işlevi biten. Yoksa bile uydurulan suça kanun yazıp sonu bilindik düzenin aksam parçası mahkemeler kuran Kuruşçev de vardır bu azalarak eksilenlerin idamlık listesinde.
( 1984, kimi gerçekliklerden söküp kopardığı serpintilerle tek taraflı amansız karartmayı ve çarpıtmayı esas faaliyet konusu yapan, baştan sona kadar kasıtlı bakışa niyet kovaladığının burasına da Orwell’ in 1984’ operasyonunun görmediği veya görmezden geldiği bugünkü yeryüzü günceli bağlamında esaslı kuvvetli bir ünlem kesinlikle şart…!)
Yani, bugünün Sovyetler yok artık. Çar özentili yeni Rusya’ nın tek başına hayatın toplumun ve devletin her şeyine müdahil ve buyruk şahsi patronu ve Oligart seçkinlerinin de korkulu ilahı olarak beğenmediği her şeyi kökten değiştiren ve dilediği herkesi suç sebep kanun uydurarak bütün araç gereç imkan otorite ve rakipsizliğe sahip karşı konulmaz bir yetkiyle yok eden Putin idaresinde ve ona benzer neredeyse dünyanın her yerinde aynısına benzerlerinin hakim olup hükmettiği durum vaziyet Orwell’ in ölüm zulüm diye rapor ettiği ve bu günleri O’ nun tenkitlerinin yorup kurduğu 1984’ ünden çok mu farklı mı sanki…?
Kusursuzca kuşatılmışlığın gün boyu ipnotize etme yöntemleridir düzene hakim olan ve kör sağırlarla kaplanmış metalik bir hücre içinde insanı yalnızlaştırarak kimseyle hiç bir şey paylaşamadığı delirmişlik duygusunda boğup, hiç kimsenin hipnoz baskısına teslim olmayı reddedemeyeceği herkesi kendi zindanı içinde sıkıp yutan ve dışardan içeriye içerden dışarıya ilişkisi çıkışı olmayan asosyal aygıt. ( algısı ilgisi Digital Diktatorya’ ya bağımlı ve küresel çaplı yeryüzü esaretine mahkum, bugünün yapay zeka toplumuna daha evvelce yapılmış etraflı bir tanımdır burası)
Geçmişi hatırlatan sadece antikacı dükkanında kalmış saatin tıkırtısı çaydanlığın fokurtusu ve bir dolu ıvır zıvırlardır. Orada geçmişin izlerini arama niyetiyle gittiğinde Winston, tuvaletlere kadar tele ekranla insanların izlenildiği nedene bağlı hiç bir eşyaya sonu gelmeyen takip edilme duygusu ve korkusuyla ilişemez. İlişse bile kendini aykırı düşünmek suçundan ele vereceği kabusuyla satın alıp eve götüremez. Onu uzunca süredir takip ettiğini sandığı bir kızdan karlılaştıkları yolda tökeziyip düşme kurgusuyla buruşturulmuş kağıt parçası içinde bir not alır. Düşünce polisi olduğunu zannettiği kızdan ihtar celp tehdit intihar emri gibilerini beklerken kağıtta seni seviyorum yazmaktadır. Şaşkınlığı geçtikten sonra o zamana kadar yok olan ve yitirilmiş bütün duygular cana gelir ve dirilir. Heyecan tufanına kapılır. Bunu kendini izleyen makinalara belli etmemek için kıvranır durur. Bundan sonra işe odaklanması zorlaşır, aynı bilindik kalabalıkların içinde bulunup uyum sağlamaktan sıkılır. Takip edildiğini düşündüğü günlerde idamla işkenceyle öldürülmektense intihar etmeyi bile düşünürken, kızdan aldığı seni seviyorum notuyla gece uykusuz kalacak derecede tarifi imkansız heyecan haz ve coşku yaşayarak hayata döner yeniden. Randevu için göze batmayacak bir hayli dolambaçlı yollar taslar ve kurar.
Bugünle geçmiş arasında yaratılan sonsuz boşluk ve bilinmezlik, hayatta kesinliği bilinen her şeyden kuşku duyuruyordur. İki kere iki dört etmeyebileceğinin şüphesi ve kafa karışıklığıyla yaşanıyordur artık. Kimse düzenli çarpıtmaların kurbanı olarak çıldırmışlık derecesinde onca bildiği tanıdığı kendinden ve hiç kimseden emin değildir.
Evliliklerin cinsel ilişkisi dahi ruhsuz duygusuz ve cansız soğuklukta gerçekleşen; ve sadece partiye karşı yerine getirilmesi gereken görev olarak görülen burda. Aynı kurak kabız ve kısır döngüde gerekçesi her ne sebeple olursa olsun sağduyulu duymak davranmak düşünmek sapkınlık sayılmaktadır. Yani amansız baskı altındaki gerekçesi ve açıklaması olmayanı harcayıp tüketmeye mahkumdur insanlar. Tek başına gezintiye çıkmanın dahi sürekli toplu etkinliklere katılmak mecburiyetinden dolayı hem zamanı hem de müsadesi yoktur çünkü tek balınayken insan dünyayı sorgulayıp aykırı düşünmeye başlar. Bu yüzden de fare deliğini andıran camları kırık, çoğu uçuk yerleri çürük tahtalarla kapanmış kir koku pislik pasaklık birikintili çukurlar içinde yaşayarak, aynı ortak farkındalıktan düşünse duysa dahi sadece başkasının aykırı fikirdaşlığı üzerine iğreti tahminlerde kalmakla beraber kendi şahsi gözlem ve duyumlarını baskılayıp inkar ederek, belirlenmiş güzergahlar dışında işinin olmadığı yere gitme şansının olmadığı, içinde sakladığı gerçekteki kendini açığa vurmaktan çekinip korkmaktadır herkes.
Sosyo kültürel, ekonomik ve siyasi boyutu son yüzyılların toplam değişim dönüşümünü içeren her satırı altı çizilmesi gereken kasıtlı arızalarla dolu İngiliz manüplasyonlu kalemşörlükten ele aldığı ve içerdiği için, hemen iki satırla bir çırpıda didiklenip noktalanacak iğreti iş değil Orwell’ in 1984’ ü . Sıradakini yazma niyetiyle…
Nisan/25
Kayıt Tarihi : 14.4.2025 14:23:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!