Ne zaman bir düş kursam,
ertesi gün hayal kırıklıklarımı topluyorum,
paslı bir terazide tartıp,
sahipsiz sokaklara saçıyorum.
Geceler, öksüz lambalar gibi titriyor,
çatı aralarında çürüyen umutlar,
sessiz çığlıklarla duvarlara yaslanıyor,
ve ben, kemikleri sayılan bir gölge gibi,
kendi hayalime sırtımı dönüyorum.
Dün, eski bir defterin sararmış yaprağında,
kalemimle umut yazmıştım,
ama sabah, kelimeler intihar etmiş,
harfler kağıdın boşluğuna düşmüş,
tüm cümlelerim dilsiz kalmıştı.
Zaman, paslı bir zincir gibi ayaklarıma dolanıyor,
adım attıkça geçmişe bağlıyor beni,
ve her nefeste,
biraz daha küfleniyor içimdeki güneş.
Hayat, dalgın bir satıcının terazisinde,
eksik tartılmış bir düş gibi…
İçimde yankılanan yankısız haykırışlarla,
kendimi eski zamanların kırık aynasında izliyorum.
Ey gök!
Biraz daha karanlık ver bana,
aydınlık, ihanet gibi yakıyor gözlerimi!
Ben, düşlerimin cenazesini kaldırmaya alıştım,
kendi elimle kazdığım mezarlarımla dost oldum.
Ve şimdi…
Bir hayal daha kuruyorum,
biliyorum, yarın yine toplayacağım parçalarını.
Rüstem Badıllı 3
Kayıt Tarihi : 1.4.2025 00:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!