Her sabah,
Metro raylarının dilinden dökülen
"Demir tohumları" ekiyoruz cebimize.
Büyüyorlar ceplerimizde:
Çivi yapraklı, somun çiçekli bir orman.
Ütopya, enkazdan filizlenirken,
Biz "kolektif bir kusmukla" suluyoruz onları.
Makineler uyuduğunda,
Preslerin dişlerine takılıyor dilimiz.
"Kaynak ışığıyla yıkanmış" ellerimiz,
Geceyi "paslanmış bir rüyaya" katlıyor.
Patronun cebindeki anahtar,
"Bütün kapıları doğuruyor" bir anda.
Ama biz,
"Kırık bir vinçle gökyüzünü çalıyoruz" sessizce.
Asfaltın bağırsaklarında,
"Yıldızları emziren" bir dilenci görürsünüz.
Oysa o, dün "bir bankanın camında donmuş"
Son neoliberal yağmur damlasıydı.
Polis sireniyle çırpınan bir güvercin,
"Bütün barikatları unutturacak kadar" mavidir şimdi.
Bedenimizde "kızıl bir izotop" geziniyor:
Yarı ömrü;
"Daha önce hiç duyulmamış bir kahkaha" kadar uzun.
Kalabalıklar "kendi gölgelerini yakıyor" meydanda,
Ve biz,
"Buzdolabı magnitlerinden manifesto" yapıştırıyoruz
Bu sefer "dünya dönmeyi reddedene dek"...
Kayıt Tarihi : 16.5.2025 17:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!