Sen bazen huzur veren bir melek,bazende karanlığı aydınlatan kocaman bir nursun,çokçada melodisin seni her duyduğumda bir yetimi doyururken bulurum kendimi yada bir mülteci kampında kör ebe oynarken çocuklarla....
Bir trende yolcu olsam diyorum
Tren dursa kurt istasyonunda
Çocuklara gazete dağıtsam,bir çocuktan ayran alsam,kara yağız bir çocuktan...
Sizi sokak sokak aramak ile mısra mısra aramak diye iki seçenek sunuldu ruhuma,bende şarkı şiir roman hikaye ne bulsam okuyorum,okudukça harf harf,nokta nokta ,virgül virgül size rastlıyorum.saçlarınıza dokunmak ve benlerinizi okumak diye bir şansta var insan oğluna nasip,ama ben ayağınızın turabına bile layık bulamıyorum kendimi...
Çopurlaşan ardıl acılardan azade, sese sulanarak geçtim hayat denilen muammadan. Yok kimseye dağıtacak şekerim!
dün gece eski bir tapınakta bir mermere yonttum yüzünü REWŞAN
sonrada çamurdan yunan usulu tanrılar yaptım
tanrılar diz çökmüş hayran hayran bakarlarken yüzüne
görmeni isterdim karşındaki o çaresiz o sefil o perişan hallerini.
Bir stradivarius’un tellerine dokunuyor incecik parmaklı elleriyle,tabiat sesli bir kadın
Kotom şelalesini andırıyor yelelerine lale sümbül süsen Nergis takılı saçları
ve sanki bütün yaşamı üst dudağının kenarındaki iki bene kodlanmış gibi
yüzüne gizem katan benleriyle,stradivsrius’un tellerindeki tınılara eşlik etmeye başlayınca
yabancı bir dilden bir türküyü seslendirerek,tüm canlılarda kocaman hayretler oluşuyordu
ve dünyanında düzeni değişiyordu böylece....
Bir kızın olursa günün birinde,sana benzeyen yanlarıyla güzel bir kızın...
Onunda elleri andırıyorsa ılık rüzgarları,onunda saçları tılsımlıysa ve andırıyorsa yücelerden inen bir şelaleyi,
onunda ayakları andırıyorsa beyaz zambağı,ve onunda gülüşü andırıyorsa Gül goncasını,
söyle ona gizlemesin gözlerinin mavisini kahve rengiyle,
Ve fondötenle kapatmasın mucize benlerini.Dilerim birgün,çıkar karşısına bilinmeyenden gelmiş eski fırtınalardan kalmış durgun bir adam,yakalayıp yeleleri sarı kırmızı yeşil olan,yılkı atlarının beyazını, atıp onu atının terkisine,su kenarlarından,ovalardan,çiçekli dağ yollarından,yaylalardan,kekik kokularından,kırlangıç seslerinden aşırsın,uçsuz bucaksız bir halaya aparsın.
Gidiyorum kızıl atlar sırtında
Gidiyorum ak bulutlar içinde
Gidiyorum Trabzon var aklımda
Gidiyorum bir yar ilinden....
Daha dün, bir tren penceresinden
Saatlerce dolunayı seyredip bir kadını düşündüm...
İsterim ki bütün trenler yüreğime etsinler buyur,
Yüreğimde ay yüzlü bir güzel uyur.
Sonra trenler geçti yamacımdan,
Göğü yırtan bir sesle, çığlık çığlığa,
Rayların soğukluğunda
Yaralı bir kalbe izini bırakarak.
Sonra bulutlar geçti üzerimden,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!