Neye iliştirdik de kaybettik onunla beraber mutlu olmaya dair hevesimizi, şevkimizi?
İftara yakın sokağı kaplayan pide kokusu mu, dostla içilen kahve mi kendimize getirir bizi?
Öylesi bir yitmek ki bu sebepsiz mutsuzlukların göğsünde, yoksa gelemez miyiz kendimize?
Gözler yaştan, dudaklar tebessümden yoksun; yetmiyor işte yetmiyor dünya hepimize.
Uyumalı öyleyse, yatıp da annemizin hayalinin dizine, uyumalı uyanmaya niyetsiz.
Gözlerimizi kapatalım sımsıkı, yok açtığında görecek; dünya karanlık, dünya hissiz!
Gümüşi kanatlarını çekip iki yanına, yırtarak iniyordu göğün mavisini bir kartal bedeninde aşk.
Suya doyamamış, suyu anlamamış balığa bürünmüş mecnunun boğazına sarıverdi pençelerini.
Belki alıp da suyun saflığından, berraklığından, çekip onu mavi semanın sinesine daha da çok yaşatmaktı niyeti.
Ama su saf, gök kirli, su can, gök ölüm, su cennete nazır, kirlenmiş gök cihanın sahteliğine değmiş idi.
Yaşamadı mecnun, yaşayamazdı da, çekip çıkarıp onu aşkın adıyla saflığından, atarsan riyaya, yoksa mecnun suyu nerden bilirdi?
Geçirdim izansız, ele avuca gelmez hayallerimin boynuna urganı.
Gecenin kendisini ettim, bezik gönlümün mutlak uyku yorganı.
Hayallerim sendeliyor, direniyor ölmemek için altlarında bir kırık iskemle.
Devirin gayri şunu da bitsin artık bu acımasız işkence.
Hala neyin umudu var içimde kalmadı yüreğimde yer olmamış tahrip.
Kimde aramalı çareyi, hangi aşk, hangi sevda bu mağlubiyete tabip?
Kar yağdı akşam üstü gönlüme...
Gece durunca ayaza kaldım, buz kesti gönül düzüm.
Ne bir tomurcuk kaldı, ne aşk şarabına bir salkım üzüm.
Hem gözüm çevirdim toprağa, hem yandım hem üzüldüm.
Eksik olmazdı çiçeği baharlarımın, kaldım çiçeksiz, baharsız.
Kimler kış eyledi gönlümü, kimler çaldı meyvelerimi hangi hırsız?
zaman demişlerdi bana hani ya her şeyin ilacı.
ben bilmezdim ki bu ilacı bu kadar acı.
akrep böğrüme saplanmış yelkovan beynimde dönüyor.
yetiş ey ahali vakti gelmeden bir sevdalı öldürülüyor!
her kimde kaldıysa hakkım ak süt gibi helal olsun.
ben gün yüzü görmedim tüm günler onların olsun.
Derler ki Yâr’in yangını, Nâr’ın yangınından beterdir.
Varsın olsun sen çekinme, durma hiç, yak beni!
Rab bana güç verdikçe Anka olur doğarım küllerimden.
Önce bir silkinir sonra yine delice severim seni.
Derler ki, aşka giden yolda, icran vardır, acı vardır!
Acı olsa da dert olsa da sen eksiltme dilinden hep çağır beni.
Vay efendim neymiş, dünya yaşamasını bilene güzel imiş!
Güldürmeyin beni Allah aşkına, kim kanıp dünyaya doyabilmiş?
Ne "ismet"tir vasfı yaşayanların, ne temizler ne de ermiş.
Elini bir kez zifte daldıranın nasıl olur da o eli temizlenirmiş?
Var mı sanırsın hakiki yoldaşın, hangi bahtlı mezara iki kişi girmiş?
Yalnız doğdun a insan, yalnız öleceksin keza; yalnızlık kader imiş.
"Ben içime ağlarım" derdi babam da gülerdim.
Meğer ağlarmış insan içine...
Çok daralıp da çıkmayınca insan içine,
Ağlayış sebebini gururuna yediremeyince.
Sanki tüm dünyanın en kara bulutları
Toplanmış gibi benim göğsüme.
Öldü şair...
Kafiyeler çekilmiş dar ağacına.
Bir çocuk toplamış mısraları...
Kaçıyor toplamış da avucuna.
Öldü şair...
Bir bebek cenazesinin yanıbaşında.
Olmuyor işte, olmayınca olmuyor.
Koyduğun yerde bir türlü durmuyor.
Ne ölüm var akılda ne verilecek hesap...
"Olsun! " diyorsun da olmayınca olmuyor.
Sen istedin diye ölüler dirilip, sağlar ölmüyor.
İsteyince menekşeler açıp, güller solmuyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!