Bu ne sevgi bu ne keder alışamadım gidişine,
Haykırışlarımı, umutlarımı duy damlaların derinliklerinde,
Ruhum bedenimden çıkmak istercesine,
Bir suskunluk bir karamsarlık var sensiz üstümde.
..
Olacak hayatta sevincimiz de hüznümüz de
Böyledir felek yazımız da olur güzümüz de
Alem-i fenadır dünya üzülmeye hiç değmez
Keder, neşe, tasa kalmadı mı hep dünümüz de
..
Kızılırmak’ın akışına bakın
Sanmayın böyle sakin akıp gider
Dehşetini görmek için gel yakın
Akışına bakanda kalmaz keder
14.06.2014
..
Umutlarımı gül dalına astım.
Bülbül şakırsa kader,
Karga gagalarsa keder.
Eyvallah...!
..
Aynı kalır tüm farklılıklar,
Ya da bana aynı trajediyi sundu keder ve bir gidiş başlangıcı.
Sonbahar gelir gönlüme
Başka bir iklimde...
..
Yaşamaya geldim bu dünya'ya,
Gam, keder çekmeye değil.
Ben gülünce felek ağlarmış,
Ağlasın, umurumda değil.
..
Üçünde beşinde değilim,bir yeter
Zaten her aşk boyunca keder
Yüreğime yanaşan her üç seviden biri kalır,ikisi gider
Senin hangisi olduğunu ne kalan bilir,ne de gidenler
..
Gülmek bir güneşse, karanlık gölge
İnsanın yüzünden, hayat zikreder
Yaşanmış sevdası, yürekte bölge
Hüzün ile keder, aşkı yokeder
Bahattin Tonbul
12.11.2013
..
Kalmasın ne dert ne keder, şen olsun gönül.
Lale zambak ile süslensin her yer.
Ummana açılan yelkenli gibi.
Çıktığım en güzel bu sonsuz sefer.
..
Rüya, hayal ve gölge... sen bunlardasın işte
Bazen karanlıklarda, hüzünde, iç çekişte
Bu hasrete bir son ver kanatma yüreğimi
Bana gel olsam bile son nefesi verişte
Acı, elem, ve keder... hepsi bu bekleyişte
..
Vuslat bahara kaldı ey yar;
İnce ince dokur keder yüreğe nakışını.
Kim sevdayı sonuna kadar sürdürecek;
Kim kışı bahara çevirecek.?
Öyle de çok ki bu yangında ölenler.....
..
Deli dolu günlere merhaba
Zincirlerim kırılıyor artık
Huzursuz saatler geride kaldı
Yok artık stres
Yok artık keder
Gelsin şimdi mutluluk
..
Bende yakın olarak kal bana yakın kalmadan. Öyle ki sana ulaştığım zaman gölgem üzerime düşmesin. Sana ulaşmak! Bunu düşünmenin yarattığı saadet ağrımı dindirmeye yelteniyor. Mesafelerin aşılabilirliğine dair bir hükme ulaşıyorum. Belki bu yalnızca yanılsama ama sen ötede saklı durmakla bu anlamı doğuruyorsun. Ben de varlığını kendime telkin ile yorgunluğumu teskin ediyorum. Sair sızılardan alıkoyacak nöbette buluyorum ruhumu. Kuşatmaları böylece yarıyorum. Yolculuğumun sırrından hissesi olmaksızın eşkalim hakkında fikir beyan edenleri aymazlıkları içinde bırakıyorum. Ey hayatı çıldırma pahasına yaşayanların, budalalıklarına cesaret diye ad yakıştıranların, diğerlerinin müstehzi tebessümlerine bahane, öfkelerine kışkırtıcılık sunanların ereği; ben sana yaklaştıkça sen de bana yaklaş. Göğsünde cehennemi taşırcasına ağır bir yükün altında kıvranarak sürdürdüğüm seferi eteklerinde bitir. Yakarışlarımın sendeki karşılığı çaresizlik olmasın. Erişilmezliğini inkâra gücüm yok. Eğer bu hakikat beyni kamaştıran ışıltısıyla bende belirirse terk ettiğim dünyaya mağlup orduların yüklendiği utançla döneceğim. Beni anlamlı bakışlarıyla, güven doğuran alkışlarıyla uğurlayan benzerlerim konuştuğum dili anlamayacaklar. Onlar için ümitsizlik ve keder kaynağı olacağım. Sırtımda sende unutmak ve umursamamak üzere taşıdığım utançlar. Kucağımda yaşanılabilir bir hayata uçurumların uğultusunu iliştiren korkular. Ellerimde başkalarının kahrından kurtarılmış insanca mesuliyetler. Bunların bulaştırdığı zehirle yoğrularak ve sana varmanın tasasını hiçe sayarak hazırım. Sen erişilmezlik renginden arındığın gün ben yeniden dirilmenin kıvancına ulaşacağım.
Bu, kendine varılamayan uzağa doğru bir sesleniştir.
2010
..
Ne özümde ne sözümde bir yudum yalanım yok
Yaktığım yıktığım dağıttığım viranım yok
Ardımda talan olmuş boynu bükük kalanım yok
Reva mıydı bu felek yarası çok dermanı yok.
Bela mısın sen kader çal yüzün taştan taşa
Reva mısın sen keder sardın beni baştan başa.
..
Efkarım gidiyor o gözlerine bakınca, gönlüm şenleniyor
Dağılıyor gam keder çile, kara bulut gibi nice dertler
Yeniden yeşeriyor hayatımda bütün renkler ve çiçekler
Baksan durmadan gözlerinle aksa gözlerim sevinçten.
(1995-2002)
..
Tam kavuştuk diyorken, ayrılmışız biz meğer
Bu kadarmış sevdaya, senin verdiğin değer
Senin olsun mutluluk, bana kalsın dert keder
Gülüm hadi sende git, yolun hep açık olsun
Neyleyim kara yazı, yazılmışsa bahtıma
Senin gibi vefasız, çıkmışsa şu şansıma
..
Ne zaman ki acı bir kaos olsa dünyada
Ağ dolanır beynime,üretim sıfır olur
Ne kadar uğraş versem, hepten çabam boşuna
Acı, hüzün, keder benliğimi esir alır
Yusuf Sönmezler (25 şubat 2011)
..
105.
İsviçre'li psikolog Kübler-Ross üzüntü ile ilgili muazzam şemasında keder dediğimiz şeyin beş evreden geçtiğini söyler. İnkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabul. Bu hiyerarşiyi bütün ömrümüze yayabiliriz aslında. Çok sevdiğimiz birinin ölümünü ya da ondan ayrılma sürecimizi düşünün örneğin. Bu durumla karşılaştığımızda ilk yaptığımız şey hayır demektir. Hayır, olamaz, bu benim başıma gelemez, bir yanlışlık olmalı, sakin ol her şey yoluna girecek.. Bu acıklı inkar evresinin hemen ardından öfke evresine geçeriz. O'na ya da kendimize acımasızca saldırmaya başlarız. Olağanüstü enerjik bir evredeyizdir. Lanet olsun, canı cehenneme, canım cehenneme, herkesin canı cehenneme, defolsun gitsin, iyi oldu vs.. Sonra öfke yatışır ve pazarlık evresine geçilir. Olacakları ertelemeye ya da en azından sonuçlarını hafifletmeye çalışırız pazarlık evresinde. Öfkenin yerini kaybetme gerçeğiyle karşı karşıya kalmanın burukluğu alır. Hatalarımızı düzeltmek için umutsuzca çabalar, öfke evresinde ağzımızdan çıkan kötü sözler için özürler diler, tutamayacağımız sözleri arka arkaya sıralar ve bir çıkış yolu bulmaya çalışırız. Elbete nafile bir çabadır bu. Hiçbir sonuç vermez ve biz korkunç bir değersizlik hissiyle depresyon evresine geçmiş oluruz. Yapabileceğim hiçbir şey yok deriz, hiçbir şeye gücüm yetmiyor, elinden hiçbir şey gelmeyen zavallının tekiyim ben ve başıma gelen her şeyi hakediyorum. Bu evre en tehlikeli evre olmakla birlikte (ki uzunluğu durumun vehametine göre diğer üç evreden çok daha fazla olabilir) aslında ışığın görülmesi açısından iyileşme öncesi evre olarak da nitelendirilebilir. Eğer bir şekilde ölmemeyi başarırsak kabul evresine geçeriz. Öfke evresindeki sahte kabullenişin yerini gerçek bir tevekkül ve kabul alır bu evrede. Olanları kabullenmeye başlayıp kendimize akacak başka mecralar aramaya başlarız. Tabi bu sıralama herkes için genellenemez. Evrelerin sıraları kişiye ve duruma göre değişebilir. Ama bu beş evre, her telafisi olmayan kayıpla birlikte yaşadığımız ve ölene kadar da yaşamaya devam edeceğimiz manik-depresif ruh hallerimizin en net sığınaklarıdır..
..
Sevgilerle kuralım, kalbe gönül köprüsü
Sarsın ruhu bir hülya, olsun aşkın örtüsü
Olmasın elem keder, hayat ömür törpüsü
Sarsın ruhu bir hülya, olsun aşkın örtüsü
NOT: Bu şiir Av.Fahri BİLDİK bey tarafından bestelenmiştir.
..
Bu kadar sevdiğimi bilmezdin değil mi,
Bilseydin gitmezdin gitmezdin değil mi,
Seven kâlbinde elem le keder değil mi,
Bu kadar sevdiğimi bilmezdin değil mi,
Bilseydin gitmezdin gitmezdin değil mi...
..


