Onunla dışarıdaki dünya arasında bağ. geride kalan cama vuran tek tük damlalar.
Yağmur bir yağıyor bir diniyor. Ne ilk yaz ne de kıştan kalma hava var dışarıda.
Kırk yıllın sonunda. Küçük bir işletmenin başlangıcı. Sonu görünmeyen bir yol. Bilgeliğini, yetilerini kullanarak bir kaç adım atabilmiş.
Yaşam fırtınalara boğmuş. Her yeni kopan tipide yeniden düşüp, kalkmış. Her kalktığında yaşamın bir yerinden yeniden inatla tutunmuş. Yüzündeki çizgilerden okuyabilirsiniz bunları.
Okursunuz da gözlerindeki o dipsiz sonu gelmez yaşam fırtınasına kendinizi kaptırmaya görün. Gözlerindeki o tipi sizi alır götürür ise vay geldi halinize.
Cama vuran yağmur damlalarının koparıp götürdüğü düşlerindeki eşsiz dünyadan kapının zil sesi ayırdı. Aralanan yalnızlık kapısından bütün kavgaların biranda içeri üşüşmesi içini yaktı.
Bazen, dünyasının kapısını dışarıya doğru aralar. Aralar da içeri kimlerin dalacağından korkar, korkar ama kendi yaşadığı dünyanın yanından kimsenin yel olup esmesine izin vermez. Yaşam bölüşülmüş gibi sanki. O kendi dünyasında kurar dünyasını, yaşam ayrı bir yerde başka bir döngüde sürer gider.
Bu dinginliği bozan her kimse, ona gücenmemek elde değil diye düşündü. Kapı aralanır aralanmaz. İçeriye bir genç hanım daldı. Girmesi ile ağzından sözcükler dökülmeye başladı.
Gazetedeki iş ilanınız için geldim.Bana yardım eder mi siniz?
Yardım etmek sözcüğü artık son günlerde çok kullanılmaya başladı diye düşündü.
Düşündüklerini söyleyemeden, içeri giren hanım yüzünü iki elinin arasına alarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı Ağlarken de;
Ben son üç dört aydır iş arıyorum. Sizin işinizin de ne olduğunu bilmiyorum, iş vermezseniz de burada birkaç dakika dinlenmeme izin verin. Hem de sizin işiniz hakkın da bilgi edinmiş olurum.
Biraz durup tekrar ağlamaklı ses tonu ile devem etti.
Yardım istediğime bakmayın, sadece yağmurdan sırıl sıklam oldum sabah beri sokaklarda geziyorum. Nereye gittiysem farklı davrananlar ve benim yapamayacağım işler önerildi. Son olarak sizin iş ilanınıza geldim. Hem de biraz yağmurdan korunmuş olurum.
‘Olur olurda, yağmurdan biraz burada korunurda ya dışarıda uzunca boylu dinmeyen fırtınalar var. Onlardan nasıl korunur. Bu kadar dolmuş ve bu kadar kendini yoran asıl etken dışarıda yağan yağmur mu yoksa’...Diye düşündü.
Birden kendini yirmi yıl önceki arkadaş toplantılarında duyumsadı.
Bak kardeşim bu günlük burada bu yağmurdan kurtulursunuz. Ya başka yağmurlar ya başka tipiler, fırtınalara ne demeli? Ben sana nasıl yardım edebilirim ki.
Bizim işimizi anlatayım ve bir bir anlattı. Yapılması gerekli işleri. Karşısında oturan hanım dikkatle dinledi. Dinlerken de üzerin de ki, neredeyse tül kadar ince gömleğini bir yerlerinden kurutmaya çalıştı. Üzerinde ki gömlek yavaş yavaş kururken anlatılanı dinledi düşüncelerini bildirdi:
Asılında söz ettiğiniz işler benim tam düşlerimde ki işler, bu benim tam istediğim çalışma şekli ve iş. İşi kabul ediyorum ama ben kendi adıma karar veremiyorum. Yakınlarım var onlara sormama izin verin ben de iki gün sonra size kararımı bildireyim.
Bu arada ocakta çaydanlığın sesi giderek artıyordu. Hemen kalkıp bir bardak çay doldurup verdi. Büyük bir istekle çayı içti içi ısındı diye düşündü, ikinci çayı da kendisi izin alarak doldurdu ve izin verirseniz bir şiir okuyabilir miyim.?
'Takvimlerde adın yok
Saatlerde sesin
Hangi umudun bel kilerine yürümektesin.
Bir ses ver
Neredesin yitik mevsim.'
Bu şiiri bu gün sokaklarda iş ararken kendi kendime mırıldandım bir kalem verirseniz unutmadan yazmak istiyorum.
Siyah, düz, özenle beslenmiş saçlarını omuzlarından arkaya atarak; giderek kendi rengine dönen yüzünde ki renk düzeni güneşten oldukça uzak, derin ve beyaz bir tona büründü. Yüzündeki o ifade içinde, duru bir su yüzünde sabah güneşini andıran benzinden aşağıya düşüp, dalıp gidecekmişsiniz gibi derin duru bir göl. İçerisin de derinden hareketlenen dalgaların sesi, iniltileri vuruyor yüzünüze ve sonra çayını yudumlayıp:
Ben sizi ararım. Bir daha eğer karar verir de gelirsem ne ağlarım, ne de sizi bu dingin dünyanızın dışına çağırırım hoşça kalın.... Arkasından durup baktı. Bir mevsim daha kayıp gitti. İlkyaz mı, kış mı geçip gitti gene bensiz? .
Turgay DELİBALTA
Kayıt Tarihi : 11.6.2006 11:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sevgili Turgay Delibalta:
Duygulu düşündürücü ve çok güzel olmuş. Tebrik ediyor Başarınızın devamını diliyorum.
Seygi ve saygılarımla.
Her şey gönlünüzce olsun.
Dr. İrfan Yılmaz. -TEKİRDAĞ.
Teşekkür ederim sevgi selamlar.
TÜM YORUMLAR (3)