Hala burnumu cama yapıştırıp izlerim
Düşen her kar tanesini.
Çocukluğumdan mı,
Şairliğimden mi
Bulamam bir türlü
Beyazı neden bu kadar sevdiğimi.
Küçüktüm,
Düşmanım olurdu o zamanlar
Yolda ayaklarını sürüyerek yürüyen her adam,
Bilmezdi çocuk yüreğim
O adamın her akşam iş çıkışında
Kentin öbür ucundaki evine yürürken
Yorgun adımlarını kaldıracak dermanı kalmadığını
Bilmezdim o zamanlar
Bu havalarda üşüyenlerin de olduğunu.
Ve düş ülkemi kuracağını sandığım
O ucu bucağı olmayan kırmızı bulutun
Kimsesiz kalmışlığın üzerine ölüm yağdırdığını
İstasyonlar görürdüm sonra
Yirmili yaşlarımın başladığı yerde
Lacivert gövdeli trenlerin kalktığı…
Ulaşıma kapalı
Ancak düşlerin sonsuzluluğa açık bir karayolunun
Gecenin beyazını bir bıçak gibi kesen parlaklığıyla
Kesiştiği herhangi bir kilometresinde
Avuturdum kendimi boş hayallerle
“Düşlerinde gördüğün aydınlık
Hiçbir zaman düşlememiş olsa da seni
Sanma ki hep karanlık geçecek gece.”
Sokağımda tek ışık yanmadığı halde
Korkusuzca yürüyebildiğim
Kıpkızıl bir gökyüzünün geceyi yenişiydin sen.
Şehrin bütün kirine rağmen
Değişmeyen tek rengi çocukluğumun…
Belki sadece bu yüzden
Bu kadar çok seviyorum seni…
2005
Melih CoşkunKayıt Tarihi : 7.2.2006 00:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yani sevgili Melih... kendimiz içindir yaşanılan ve yaşanamayan ne varsa...
TÜM YORUMLAR (1)