En çok geceyi severdim. Yıldızların göz kırpışlarında rüzgârın esintisinde okşayışlarını. Kimselerin görmediği sessiz sevişmelerdi, kovuktaki kumruların uğuldamaları arasında. Sert fırtınalarda öfkelerin çarpardı yamaçlarıma. Ben o zaman yürekten kopan parçalarımı toprağa bırakırdım. Düşerken yükseklerden toprağa doğru çığlıklarım duvarlarında yankılanırdı.
Ölmek isterdim tarihin sırlarıyla sarmalanmış hayallerime, umutlarıma sarılıp sevdalarını yaşadığım gün kızıla boyanırken akşamın matemine yaslanırdım. Gün geceye kavuşurdu. Uzaklardan esintinin getirdiği gül kokularına geçmişin kokuları karışırdı. Acılarım kuytulara gizlenirdi. Karanlıklara uzanan uykularıma mehtap izin vermezdi. Senin görüntünü silmek istedikçe beynimden, her gün doğumu ile yenden karşımda beliriverirdin. İçim yanardı kahpe zamanın kan damlayan saniyeleri arasında sıkışıp kalırdım. Korkunun soluğu dolardı nefesime ve ben sık nefeslerde kalırdım.
Uzaklara dalan derin bakışlarını gördükçe yüreğim ağlardı. Vicdansız dünyanın kapattığı kapılar ardında sessiz, sensiz, kimsesiz kalırdım. Yıldızlar şahitlik ederdi verilmiş hükmümün infazına. Mavinin laciverte dönüştüğü zulümlü günün sensiz saatlerinde ağlamaya dururdum. İşte sevgili ben bu saatlerde içinde senden gelecek olan bir ses, bir nefes beklerdim. Gözlerinden gözlerime akacak olan ışık huzmeleri ile kendime gelmek için…
Zamanın özlem çukurlarına hapsettiğim senli duygularımı seyyahın ayak izlerinde sana gönderirdim, terk ettiğin yürek mekânına geri dönmen için sana kılavuzluk etsin diye. Gelinlik kızların işlediği gergefin iğnesinde nakış olurdum, her darbede yüreğime sen işlenirdin. Sözcüklerinin acısı ile kapatırdım yüreğimi ve her pişmanlığımın ardında sen görünürdün. Bitmek bilmeyen acı günlerim kendi kendinin avuntusu olurdu.
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin