Sözde adı aşk olan bir senaryonun içinden sesleniyorum..
Yazdıkların, söylediklerin, sustukların acı bir haykırış melodisi oluyor gizlerimde...
Ve ben bununla dans etmeyi öğreniyorum..
Tek başıma çift kişilik bir koltukta oturup seyrediyorum beni.. bizi..
Gözlerin gözlerimden akıtıyor yaşlarını..
Sonra oturup gecelerce ağlıyorum varlığın sandığım yokluğuna..
Sabaha vardığımda bir başka ben uyanıyor yatağımdan..
Acıyarak bakıyorum ona..
Aynanın ardında görünmeyen bilmem kaçıncı yüz olarak..
...
Şimdi sen yoksun..
Ve ben buna hala alışamıyorum..
Ellerim ellerine tutsaktı oysa..
Tutunamazsam düşeceğim ellerine..
...
Ne hayaller kurmuştuk saatlerce beklemek zorunda kaldığımız tren istasyonun avlusunda..
Zaman aksın diye vagonları saymak bile keyifliydi yanında..
Çünkü her yanlış bir buse olurdu yanağında.. yanağımda..
...
Şimdi o vagonları saymak gidişini simgeliyor mavi adam..
Gelişini bilemediğim gidişini..
...
Git diyen yanım ne çok istiyordu kalmanı oysa..
Sen ihanetinle koca bi yara açsan da hafızamda..
Affetmeyi ne çok istiyordu seni yüreğim..
...
Oysa ihanetin ta kendisiydim ben sana..
Gitmeliydin..
...
Sessiz bir savaşa cephe açarak..
Gittin..
...
(sana esaretimin başlangıcı oldu gidişin.. mavi mavi boğuldum.. gri gri soludum.. yine de unutmadım.. yine de unutmadım..)
Gökkuşağının Ağrılı RengiKayıt Tarihi : 30.10.2019 22:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)