KALEM
Kalemin hayatımızda birçok rolü vardır. Bunlardan birincisi alın yazısının yazıldığı kalemdir yani kaderdir. Kader asla silinmeyecek bir kalemle yazılır. Kaderi yaratı yani Allah daha biz dünyaya gelmeden yazar.  İkincisi hayatımızı çizdiğimiz kalemdir. Yani geleceğimiz. Geleceğimizi kendimiz kalemlerin en güzeliyle çizeriz, yazarız. Geleceğimizi yazdığımız kalem bizim geleceğimizi şekillendirir. Bence kalemlerin en önemlisi budur. Çünkü hayatımızda gerçekleşecek veya gerçekleşmesini canı gönülden istediğimiz şeyler bu kalemle yazılır. Ve asla dönülmez bir yola girilir. Bu nedenle bu kalemle yazılan yazıların çok dikkatli ve düşünerek yazılması gerekmektedir. Üçüncü ve son kalem ise normal hayatta kullandığımız ve birçok çeşidi olan kalemdir. Bu kalemle ne yazmak istersek onu yazarız, ne çizmek istersek onu çizeriz, kısaca kalemle ne yapmak istiyorsak onu yaparız. Bu kalem yazmak, çizmek amacıyla kullanılmakla birlikte vakit geçirmek için yani havaya atıp tutmak, vb. şekilde kullanılmaktadır. Kalemin bu üçüncü çeşidiyle aklımıza ne gelirse onu yazarız ve bazen aklımıza gelmesi için de bu kalemle yazmak durumunda kalırız. Kalem şairlerin şiiri yazmasını, öğrencinin ödevini yazmasını, doktorun ilacını yazması için olmazsa olmazıdır. Bu yani gerçek kalemin diğer iki kalemden farkı yanlış yazdığın bir şeyi veya değiştirmek istediğin bir şeyi silerek değiştirmemizdir. Aslında kalemlerin hepsi de bizim için önemlidir. Her birinin farklı özellikleri bulunmaktadır. Bu üç kalemden birisi olmazsa hayatımızda değişen çok şey olur. Diyelim ki, üçüncü kalem olmasın; insanlar bir şey yazmaz daha doğrusu yazamaz ve insanlar o yazılmayanları okuyamadıkları için cahil kalırlar. Bu nedenle kalem hayatımızda olmazsa olmazdır.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta