Yalnızlık, geceye düşmüş solgun bir mum,
Sönerken ardında titreyen gölgeler bırakır.
Ben, o mumun etrafında dans eden rüzgârım,
Uzaklarda hafifçe parlayan bir ışık gibi.
Kalbim, kırık bir pencereden sızan sonbahar rüzgârı,
Her yaprakta senin adının yankısı.
Gözlerim, puslu bir dağın dorukları gibi,
Sisleri arasında usulca kaybeder beni.
Sensizlik, yarısı boş bir kuş kafesi,
Kanat çırpışımda yankılanan hüznüm.
Ama ben, o kafeste umudunu yitirmeyen,
Dilsiz bir kuş gibi seni bekler dururum.
Zaman, donmuş bir nehir gibi akmazken,
Anılar okunmayan bir kitap sayfası,
Sen, o sayfalarda gizli altın bir mürekkep,
Kalbimde saklı, derin bir izsin.
Gecenin koynunda yumuşak bir melodi,
Yaprakların fısıltısıyla yazılmış notalar.
Her bir ses, senin kokunu taşır,
İçimde ince ince süzülen bir dert gibi.
Ay, kirpiklerine konmuş solgun bir kelebek,
Kanatlarını çırpar ama uçamaz,
Ben, o kelebeğin hayalindeki sonsuz uçuş,
Gökyüzünde hafifçe yükselen bir sesim.
Rüzgâr, kırık saatin sessiz tik takları,
Geçmişin yankısını, geleceğin düşlerini saklar.
Ellerim, zamanı tutmaya çalışan kum taneleri,
Dalgalarda yavaşça kaybolan izler gibiyim.
Kırık bir aynada solgun yansıman,
Bulanık, uzak, silik bir iz gibi.
Ama ben, o aynanın ardındaki ışık,
Geceye sabırla tutunan bir çizgi.
Yalnızlık, donmuş bir gölün altında yanan ateş,
Soğukta titreyen, ama hiç sönmeyen.
Ben, o ateşi besleyen kuru dallar,
Sensizliğin derinliğinde inatla tutuşan.
S.GÖL
Seyrani Göl
Kayıt Tarihi : 20.7.2025 07:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!