Bir rüyaydı,
ama uyanmakla uyanmamak arasında değildi.
Zaten uzun süredir uyanık mıydı,
uykuda mıydı
bilmiyordu.
Eşyalar yerli yerindeydi,
ama hiçbirinin adı yoktu artık.
Bir sandalye vardı,
üzerinde oturan hiç olmamış gibi.
Kapı yarı aralık,
ama gidenin ayak sesi kalmamıştı.
Zaman,
duvarda değil,
içinde çöküyordu yavaşça.
Tavan çizgileri eğiliyor,
duvarlarda su lekesi değil,
eski bir yüzün gölgesi akıyordu.
Bir ses aradı rüyasında,
çok tanıdık,
çok uzak.
Söylenmeyen bir ad gibi,
bir daha hiç çağrılmayan…
Yürüdü,
bir koridor gibi uzuyordu geçmiş.
Her adımda eski bir oda açıldı:
biri çocukluğu,
biri ilk bekleyişi,
biri hiç kapanmamış bir veda…
Pencereler buğulu,
dışarısı hep sonbahar,
ama hangi yıl
unutulmuş.
Zaman,
bir gömleğin cebine sıkışmış eski bir not gibi:
okunmaz ama yırtılmaz da.
Rüyanın en sessiz yerinde
biri vardı,
sırtı dönüktü hep.
Ona yaklaşmak
bir şarkıyı hatırlamak gibiydi:
melodisi vardı,
sözleri yoktu.
Ve sonunda
bir aynaya dokundu.
Yüzü belirdi,
ama tanımadı.
Belki de hep böyleydi.
Belki de rüya,
kendine ilk defa bakabildiği yerdi.
S.GÖL
Kayıt Tarihi : 29.7.2025 07:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!