Gözlerde gurbetin izi olmasa,
Söz kabre kadar; nefes kabre kadar...
İçte bir his, ince sızı olmasa,
Yâr kabre kadar; yâren kabre kadar...
Yıllara boynunu bükmüş bir çiçek,
Hasretle solmuş, savrulup gidecek.
Ne bir ah duyulur, ne gelir dilek;
Aşk kabre kadar; ateş kabre kadar...
Kapanmaz ruhumda açtığın yara,
Dermanı bulunmaz bu can pazara.
Sürgünüm ben artık her sonbahara,
Yol kabre kadar; yokuş kabre kadar...
Yalnızım, düşlerim yorgun, perişan;
Sensizlik yüzüme vurmuş bir zindan.
Ne kaldı geriye senden bir nişan?
Dil kabre kadar; gönül kabre kadar...
Zamandan geçmiyor hicranın yükü,
İçimde dinmiyor ayrılık küskü.
Etrafı sarmışken gönlümün bükü,
Gam kabre kadar; keder kabre kadar...
Kalbimde sönmeyen eski bir yazı,
Her gece kanar da silerim hıncı.
Bir ömrü sardıysa aşkın sancısı,
Naz kabre kadar; niyaz kabre kadar...
Ne bir dost aradı, ne sordu hâli,
Kalmadı tutunan bir umut eli.
Sevdanın yolunda yandı Halilî,
Hâl kabre kadar, hatır kabre kadar.
25 Temmuz 2025 / Cuma / Ankara
Halil KumcuKayıt Tarihi : 25.7.2025 10:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Yalnızlık, insanın kabre kadar süren en derin yoldaşıdır.” “Bazı yollar kalbe düşer, bazı yolcular kabre."
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!