Sahile vuran dalgalar
Hırçın çocuk gibi ağlarlar
Dertlerini kimseye anlatamaz
Kayaları döver dururlar
Martılar uçuşur özgürce
Oysa ne meyve tohumları vardı dallarımda...
Her gelen kırmaktan korktuğunu söyledi
Ama en çok kıran da onlar oldu.
O kadar kırıldım o kadar geriye sardım ki varoluşumu
Ne kök salabildim ne de meyve verebildim
Yaralarımı sarmaya çalışmaktan.
Bir of çeksem yüce dağlar
Sesimi duyar mısınız?
Gönlümün gamını alıp
Gökkuşağına bular mısınız?
Yıkılır mı bu evren;
Sarsılmadıkça temelindeki
Güneş sancıyla doğurur seni gökyüzüne
Rüzgar hışımla savurur özlemimi denize
Gece yıldızlarla koynuma getirir seni
Her gün biraz daha erken alır
Ben sana doymadan
Kayıp şehirler gibi olur
Akşam oldu hüzünlendim.
Ben yine meyhanedeyim.
Bir orada bir burada
Ve yine hasretindeyim
İçiyorum bir iki üç derken...
Bir bakıyorum şişe bitiyor
Sen meçhule gidince
Tükenir umutlarım
Yavaşlar içimdeki çocuk,
Evcilik oyunu oynamaktan
Sıkılır
Tut elimden,
Beni de götür gittiğin yere…
Yalnızlığım çığlık atarken yüreğimde
Durma al beni de yanına.
Bak gözlerime,
Neden mutsuz öğren.
Düşünsene sevgili
Güneşli günlerden biri
Elliyi geçmişiz
Ellerimiz birbirinde
Beraber büyüttüğümüz
Ceviz ağacının altındayız
Kaybeden olmalı mı aşkta?
Tarih susmalı mı karşısında?
Yürek bu Kumbara değil ki,
Sıkıştığında kilidini kırıp
Etrafına saçasın.
En olmaz dediğin kötüleri
Hakikat bir nur idi
İnsanoğlu o kadar alışmıştı ki
Yalanların karanlığına
Bakamadılar ışığa.
Kendileri bile inandı
Yarattıkları bu yalan dünyaya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!